20 Ocak 2016 Çarşamba

COĞRAFYA BÖLÜMLERİ-MATEMATİK COĞRAFYA

MATEMATİK COĞRAFYA :

 Yerkürenin
şekli, boyutları, hareketleri ve harita
bilgisi konularını incelemektedir. Matematik,
astronomi, fizik, kartoğrafya gibi
bilimlerin yapmış olduğu çalışmaların
sonuçlarından faydalanır.

COĞRAFYA BÖLÜMLERİ-YEREL COĞRAFYA

YEREL COĞRAFYA :

 Genel
coğrafyanın incelemiş olduğu tüm konular
yerel coğrafyanın konuları arasında yer
almaktadır. Ancak yerel coğrafya olayları
incelerken bir sınır belirtmektedir ve olayları
daha dar bir çerçeve de incelemektedir.
Örneğin rüzgar oluşumuna neden olan
faktörler genel coğrafyanın klimatoloji
biliminin kapsamı içerisindedir. Ancak
Türkiye'de etkili olan rüzgarlar yerel
rüzgarlar yerel coğrafyanın konusuna girmektedir.

COĞRAFYA BÖLÜMLERİ-EKONOMİK COĞRAFYA

Ekonomik Coğrafya :

 İnsanların
yapmış olduğu faaliyetler ekonomik
coğrafyanın kapsamı içerisinde yer
almaktadır. Tarımı etkileyen şartlar , tarım
ürünlerinin yetişme şartları , tarım
ürünlerinin coğrafi dağılışı yine aynı sanayi ,
ulaşım, ticaret ve turizmi etkileyen olaylar
da ekonomik coğrafyanın kapsamı içerisinde
yer alir.

COĞRAFYA BÖLÜMLERİ-BEŞERİ COĞRAFYA

 Beşeri Coğrafya :

Yeryüzündeki
insan topluluklarının doğal ortamla olan
ilişkilerini inceler.
İnsanlara ait tüm özellikler beşeri
coğrafyanın konusu içerisinde yer
almaktadır. Örneğin İnsanların sayısı , yıldan
yıla değişimi bu değişimde etkili olan
faktörler , İnsanların yaş cinsiyet , medeni
durum, çalışma koşulları , eğitim seviyesi
gibi özellikleri beşeri coğrafyanın kapsamı
içerisinde yer almaktadır .

COĞRAFYA BÖLÜMLERİ-HIDROĞRAFYA

Hidrografya ( sular coğrafyası ) :

Denizler , göller, akarsular ile yeraltı
sularının özelliklerini inceler dağılışlarını
açıklamaktadir.

COĞRAFYA BÖLÜMLERİ-BİYOCOĞRAFYA

Biyocoğrafya( Canlılar coğrafyası ) :

İnsan hariç yeryüzündeki diğer canlıların (
hayvan ve bitki ) coğrafi dağılışını ve bu bu
dağılışı etkileyen fiziki şartları
inceler. Mesela küçük baş
hayvanların dağılım alanları ve bu dağılımda
etkili olan iklim koşulları ve yer şekillerinin
etkisi biyocoğrafyanın konusudur.

COĞRAFYA BÖLUMLERİ-KLİMATOLOJİ

Klimatoloji( İklim Bilgisi ):

Yeryüzündeki iklim tiplerini ve bu iklim
tiplerinin coğrafi dağılımını incelemektedir.
Mesela vermek gerekirse Tropikal iklimi
meydana getiren şartlar ve bu iklimin
görüldüğü yerler klimatoloji biliminin
kapsamı alanına girmektedir.

COĞRAFYA BÖLÜMLERİ-JEOMORFOLOJI

Jeomorfoloji ( Yüzey şekilleri
bilimi ) :

Yeryüzü şekillerinin oluşumlarını
araştırmaktadir. bunları sınıflandırır. Örneğin
Depremlerin meydana gelmesi . akarsuların
oluşturmuş olduğu şekiller , buzul ve
rüzgarların meydana getirdiği yer şekilleri
jeomorfolojinin inceleme alanına
girmektedir.

COĞRAFYA BÖLÜMLERİ-FİZİKI COĞRAFYA

Fiziki Coğrafya:

 Yüzey şekilleri
başta olmak üzere okyanuslar denizler göller
ve akarsular gibi su küreyi oluşturan unsurlar
da inceleme alanına girmektedir. Fiziki
coğrafya denilince yeryüzünün dış
görünümü aklıniza gelsin.

İLK TURK DEVLETLERINDE-ORDU

Ordu:

Asker-millet. Eli silah tutan herkes
asker sayılırdı.
Turan (Hilal) taktiği uygulanmıştır. Süvari
birliklerden oluşmustur.

COĞRAFYA BÖLUMLERI-GENEL COĞRAFYA

GENEL COĞRAFYA :

 Fiziki beşeri
ve ekonomik olayların yeryüzünün
tamamında ayrı ayrı ele almaktadır. Olayların
meydana geliş nedenleri ve dağılışları
incelenmektedir. Gözlem ve karşılaştırma
yapılarak olaylar bir sınıflandırmaya
çalışmaktadır. Genel coğrafya incelemiş
olduğu konular bakımından üç bölüme
ayrılir.

18 Ocak 2016 Pazartesi

İLK TURK DEVLETLERINDE-DINI HATAT

Dini Hayat:

     Gök Tanrı inancı olup tek Tanrıya
inanmaktadirlar.
Şamanizm (büyücülük ve gizli
güçler). Şamanizm’de Baksı denilen din
adamları vardı.
Tabiat kuvvetlerine inanılır. Atalar
kültü (ölmüş ataların ruhuna inandılar)
Mezar: kurgan / Tomu; Cehennem /
Uçmak: Cennet / Yuğ: Cenaze Töreni
Ölüler eşyalarıyla gömülürdü (ahret
inancı)
Öldürdüğü düşmanı simgeleyen
mezar taşına “Balbal” denirdi.

İLK TURK DEVLETLERINDE-EKONOMIK HAYAT

Ekonomik Hayat:

      Temeli hayvancıliga dayanmaktadir. Tarım =>
Uygurlar
İpek ve kürk yolları önemli.
Demircilik ve dokuma
gelişmiş. Dünyanın ilk halısı (pazırık)
Yarmak: Madeni paralar
Komdu: İpek ve bez parçalar

İLK TURK DEVLETLERINDE-SOSYAL HAYAT

Sosyal Hayat:

    Sınıf ayrımı yoktur. Eşitlik esas,
Mülkiyet anlayışı yoktur, Ataerkil ön planda
Aile (Oguş) => Obalar => Oymaklar
=> Boy (Uruglar birliği) => Budun (Millet)
=> İl (Devlet)

İLK TURK DEVLETLERINDE-HUKUK

Hukuk:

      Yazısız hukuk kuralları, töre, hakan
da uyardı. İlk yazılı hukuki belgeler
Uygurlara ait
Göçebe yaşamdan dolayı hapis
cezaları 10 günü geçmemektedir.

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE -DEVLET YÖNETIMI

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE

Devlet yönetimi:

     Kut anlayışı, veraset (ülke
hanedanın ortak malı)
İkili teşkilat (doğu-Batı) ve boylar
federasyonu şeklinde örgütlenmişlerdi.
Hükümdara “Hakan, han, kağan,
ilteber, idikut, şanyü, tanhu” eşine
“Hatun “ kardeşine “yabgu” çocuklarına
“Tigin” denirdi. Hatun, elçi
kabul edebilir, kurultaya katılabilmektedir.
Hükümdarın sembolleri: Otağ, taht,
sancak, sorguş (katuz), davul (nevbet),
kılıç, tuğ
Kurultay (toy): Devlet işleri
görüşülürdü. Son söz hakana ait.
[Danışma Meclisi]
Sonbaharda verilen ziyafetlere
‘şölen’ denirdi.
Şad: Boylara gönderilen yönetici.
Ayguci: Başbakan, Vezir / Buyruk:
Bakan / Tarkan: Askeri yönetici / Ayuki:
hükümet / Tudun: Vergi memuru (vali) /
Tuygun:
üyelerine verilen isim

İSLAMIYET ÖNCESI TURK DEVLETLERI

Kırgızlar:

      Ötüken Bölgesinde kurulan son
Türk devletidir. Manas Destanı Kırgızlara
ait olmaktadir.
Cengizhan’ın hakimiyetini kabul
eden ilk Türk devletidir.

İSLAMIYET ÖNCESI TURK DEVLETLERI

Macarlar:

     Hristiyanlığı kabul ettiler ve asimile
oldular.
İlk Türkoloji Enstitüsünü kurmuslardir.
[Budapeşte]
Balkanların Germenleşmesini ve
Slav kavimlerin birleşmesini engellediler.

İSLAMIYET ÖNCESI TURK DEVLETLERI

Karluklar:

Talas Savaşı’nda Abbasilere yardım
ettiler.
İlk Müslüman olan Türk kavmi olarak bilinmektedir.

İSLAMIYET ÖNCESI TURK DEVLETLERI

Oğuzlar (Uzlar):

       Türk tarihinde en etkili ve kalabalık
boydur.
Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu
ve Osmanlıyı kurmuslardir.

İSLAMIYET ÖNCESI TURK DEVLETLERI

Kıpçaklar (Kumanlar):

      Karadeniz’in kuzeyi ve
Macaristan’da yaşamislardir. Moğolların
Türkleşmesinde etkili oldular.
Oğuzlarla mücadeleleri ‘Dede
Korkut Hikayeleri’ ne konu oldular.
Ruslarla mücadeleleri ‘İgor
Destanı’na konu olmuştur. Rusların
Karadeniz’e inmesine engel oldular.

İSLAMIYET ÖNCESI TURK DEVLETLERI

Peçenekler:

      Bizans’ta paralı asker
olmuslardir. Malazgirt Savaşında Türklerin
tarafına geçtiler.
Bağımsız devlet kuramadılar.
Slavlara karşı Bizans ile ittifak kurdular.

İSLAMIYET ÖNCESI KURULAN TURK DEVLETLERI

Türgişler:

     Sulu Kağan Döneminde Emeviler’in
Orta Asya’ya girmelerine engel olmuşlardir.
Baga Tarkan adına para bastıran ilk
Türk hükümdarıdır.

İSLAMIYET ÖNCESI KURULAN TURK DEVLETLERI

Hazarlar:

      Museviliği benimseyen ilk Türk
devletidir.
Paralı asker [ ilk ve tek]
Müslümanlarla savaşan ilk Türk
devleti (Hz. Osman döneminde Belencer
Savaşı)
İslamiyet’in Kafkasya’ya yayılmasını
engellemislerdir.
Hazar Denizi’nin isminde etkili
oldular.

İSLAMIYET ÖNCESI KURULAN TURK DEVLETLERI

Bulgarlar:

       Tuna ve İdil diye ikiye ayrılmaktadir. Tuna
Bulgarları Hristiyan; İtil (Volga)
Bulgarları Müslüman oldular.
Hükümdarları Çar unvanı kullandı.
İstanbul’u kuşattılar.

İSLAMIYET ÖNCESI KURULAN TURK DEVLETLERI


Uygurlar:

      Yerleşik hayat. [ ilk şehir ordu balık],
böylece mimari gelişti. Başkenti
Karabalgasundur.
Tapınak, Saray, Orta oyunu, Minyatür
gelişti veTarım yaparak Mesken vergisi
aldılar.
Fresko adı verilen duvar resimleri
Hukuk kuralları yazılı hale getirildi,
Yaratılış ve Göç Destanı Uygurlara aittir.
İlk kez kâğıt ve matbaa kullanmislardir.
Hükümdarlarına İdikut unvanı verdiler.
Uygur alfabesi 14-18 harfli.
Günümüzde Çin’in Sincan Uygur Özerk
bölgesinde yaşamaktalar.
Karabalgasun yazıtı (hoşgörü).
Moğolların Türkleşmesinde etkili oldular.
Mani dininin etkisi ile et ve savaş yasak
(savaşçılık özelliklerini kaybettiler.)
840’ta Kırgızlar tarafından yıkıldılar.

ISLAMIYET ÖNCESI KURULAN TURK DEVLETLERI

I. Göktürk Devleti:

       Bumin Kağan kurdu. En parlak
dönemleri Mukan Kağan’dır.
İkili teşkilat uygulandı. [Doğu-Batı]
Federal bir yapı. Türk adı ilk kez
kullanıldı.
Ergenekon destanı.
İstemi Yabgu Sasanilerle anlaşarak
Akhunlara son verdi, Bizans’la anlaşarak
Sasanilere saldırdı. Buradaki ittifaklarda
İpek Yolu’nun çıkarı önemlidir ve Bizans
ile yapılan ilk antlaşmadır.
1. Göktürk [Kutluk] Devleti:· Kurtuluş
Savaşına benzeyen bağımsızlık için
Kürşat Ayaklanması sonucu Kutluk
Kağan kurdu. · Yazıyı ilk kez
kullanmislardir. Türk alfabesi 38 harfli
Göktürk alfabesini kullandılar. ·
Tarımı geliştirmek için TÖTÜ kanalını
açtılar. · Madeni parayı ilk kez
kullanmislardir. Orta Asya’da sınırları en
geniş olan devlettir.
· Bilge Kağan, Kültekin, Vezir
Tonyukuk aına Orhun Anıtları
yapılmıştır. · 12 hayvanlı Türk
takvimi.

İSLAMIYET ÖNCESI KURULAN TURT DEVLETLERI

Avarlar:

İlk kez İstanbul’u kuşatmislardir.
Hem Asya hem Avrupa’da devlet
kurdular. Avrupa Avarları Hristiyanlığı
kabul eden ilk Türklerdir.

İSLAMIYET ÖNCESİ KURULAN TÜRK DEVLETLERİ

Avrupa Hun Devleti:

        Balamir kurdu. Etzelburg başkent oldu.
Avrupa’da kurulan ilk Türk devletidir.
En parlak dönemi Atilla ve Doğu Roma
üzerine sefere çıkarak Bizans’ı yendiler
ve İmzalanan Margus-Anatolius
Antlaşmaları ile Bizans’ı vergiye
bağlanmistir.
Batı Roma, Papa III. Leo’nun ricası
üzerine alınmadı.
Almanların Nibelungen Destanının
oluşmasında etkilidirler.

İSLAMIYET ÖNCESI KURULAN TÜRK DEVLETLERİ

Kavimler Göçü:

 Çin İstilasından kaçan
Hunların Balamir komutasında
Karadeniz’den Avrupa’ya geçmesi
İlk çağ kapandı, ortaçağ başladı.
Roma ikiye ayrıldı, Batı Roma yıkıldı.
Avrupa’da feodalite (derebeylik) rejimi
ortaya çıktı.
Günümüz Avrupa’sı oluştu. Hristiyanlık
güclu bir sekilde yayildi.
Skolastik düşünce ve kilise güç kazandı.

İSLAMIYET ÖNCESİ KURULAN TÜRK DEVLETLERİ

Asya Hunları:

         İlk hükümdarı Teoman’dır. Türk siyasi
birliği ilk kez sağlanmıştır.
Onluk sistemi kuran ve Türkleri bir
bayrak altında toplayan Metehan, en
güçlü dönemidir.
Çinliler, Çin Seddini Türklerden korumak
için yapmışlardır.
Oğuz Kağan Destanı Asya Hunlarına
aittir.
Metehan’ın ölümü üzerine Kavimler Göçü
başlamıştır.
* Esik Kurganındaki Altın Elbiseli Adam
ve Pazırık Kurganındaki Dünyanın en eski
halısı Hunlara aittir.

İSLAMIYET ÖNCESİ KURULAN TÜRK DEVLETLERİ

İSLAMİYET ÖNCESİ KURULAN TÜRK
DEVLETLERİ

İskitler:

Atı evcilleştirdiler. Göçebedirler.
Altın, gümüş ve madeni işlediler..
Alper Tunga- Şu Destanı.
İlk kadın hükümdar Tomris.
İnanclari ahiret inancidir

İSLAM ÖNCESI TÜRK TARİHİ

KAVİMLER GÖÇÜ(375)

-Çin yönetimine girmek istmeyen Kuzey
Hunları Doğu Avrupa’ya doğru ilerlemeye
başlar.

SONUÇLARI:
1. Roma 395′de Doğu-Batı Roma imparatorluğu
olarak 2′ye ayrılmaktadir.

2. Hristiyanlık 2′ye bölünmüştür. ( Batı Roma
(476)–> Katolik-Latin, Doğu Roma(1453)–
>Ortodoks-Grek)

3. Avrupada Papalık ve kilise etkinliğini
arttırmıştır.(Skolastik(Baskıcı)Düşünce
avrupaya hakim olmuş, avrupada her alanda
gelişme durmuştur)

4. Merkezi yönetimler ayrıldı, Feodolite/
Derebeylik yönetimi oluştu.

5. Balamir Kağan Avrupada –> Avrupa Hun
Devletini kurdu

6. Avrupanın etnitesi değişmiştir, günümüzün
temeli atılmıştır.(İlk çağ bitmiş-Orta çağ
başlamıştır.)

İSLAM ÖNCESI TÜRK TARİHİ

Göçlerin Sonuçları:

(Atlı göçebe-Bozkır kültürü)
-Türk kültürü yayıldı.

-Yeni devletler kurulmuş, bazı eski devletler
yıkılmıştır. (Buda Türk tarihinin bir bütün olarak
incelenmesini zorlaştırmıştır.)
Uzaklara göç edenler milli benliklerini
yitirdiler. (Asimile oldular)

-Türk kültür, gelenek, sosyal yapı vs.
değişmeler-gelişmeler olmuştur (En az
değişikilik askeri alanda olmuştur.)

İSLAM ÖNCESI TÜRK TARİHI

Göçlerin Sebepleri:

-Aşırı kuraklık(İklim değişikligi)

-Bağımsızlık düşüncesi

-Türkler arasındaki iç mücadeleler

-Hayvan hastalıklarının olumsuz etkilerinin
ekonomiye olumsuz yansıması

-Nüfusun artmasına bağlı sosyo-ekonomik
sorunlarında artması
-Dış güçlerin baskıları-oyunları(Çin, Moğol,
Tunguz)

-Yeni yerler ele geçirme arzusu

-Türk cihan hakimiyeti düşüncesi

17 Ocak 2016 Pazar

ROMA MEDENIYETI

ROMA MEDENİYETİ :

* Roma'da; krallık,
cumhuriyet ve imparatorluk
devirleri görülmektedir.
* Sınıf farklılıkları vardır.
Patriciler (Asiller), Plepler
(vatandaş), Köleler.
* Günümüz Avrupa hukukunun
temelini 12 Levha Kanunları
oluşturur.
* Lâtin Alfabesi ve Milâdi
Takvim'e Son şeklini
vermişlerdir.
* Lejyon denilen paralı,
disiplinli orduları vardır.
* Önceleri tarım yaygın iken,
Akdeniz havzasını ele
geçirmeleri ile ticaret
gelişmiştir. Kartaca ile
yaklaşık yüzyıl süren Pön
Savaşları yapılmıştır.
* Çok tanrılı inanç vardır.
* MS 313'te Milano Fermanı ile
Hristiyanlık serbest
bırakılmaktadir.
* Çiçero (Hitabet), Titus, Takitus
(Tarih) önemli ilmi
şahsiyetlerdir.
* İstanbul'da; Ayasofya,
Bozdoğan Kemeri, Yerebatan
Sarayı, Çemberlitaş,
Ankara'da; Augustus
Tapınağı, Roma Hamamı,
Antalya'da; Aspendos
Tiyatrosu, Niğde'de Roma
Havuzu gibi eserler
bırakmışlar, mimaride çok
gelişmişlerdir.
* 395'te Kavimler Göçü
sonucu Doğu - Batı diye ikiye

HELLEN MEDENIYETI

HELLEN MEDENİYETİ :

* Makedonyalı İskender,
iyonya şehir devletlerini Pers
istilasından kurtarmak için
M.Ö. 334 yılında Doğu
(Asya) seferine çıkar.
Seferin Sonuçları:

1. Anadolu, İran,
Mezopotamya ve Mısır ele
geçirilerek Persler'e son
verilmiştir.

2. Doğu ve batı kültürünün
karışmasıyla "Hellenizm"
doğmuştur.

3. Doğu - Batı ticareti ve
kültürel etkileşimi artmıştır.

4. Önemli kültür ve ticaret
merkezleri kurulmuştur,
(iskenderiye, İskenderun)

5. Doğu'nun dini anlayışından
etkilenilmiştir.(rahip-kral)

6. Hellenizm medeniyetinin
doğmasında Yunan, Anadolu,
İran, Mezopotamya ve Mısır
medeniyetlerinin etkisi
olmuştur.

7. Hellenizm, Roma ve islâm
medeniyetini etkilemiştir.
* İskender'in ölümünden
sonra ülke Makedonya, Asya
ve Mısır krallıkları olmak
üzere üçe ayrılmıştır.
* Asya Krallığı'nm egemen
olduğu Anadolu'da zamanla
yeni krallıklar ortaya çıktı.
(Biitanya, Bergama,
Kapadokya ve Pontus
krallıkları.)
· · Bergama'daki
Zeus Tapınağı ve
Asklepion Sağlık Merkezi
önemli gelişmelerdenden biridir.

ANADOLU MEDENIYETLERI-YUNAN MEDENIYETI


 YUNAN
MEDENİYETİ:

* M.Ö.1200 yılında Dorlar
tarafından kurulmuştur.
* "Polis" denilen şehir devletleri
halinde yaşamışlardır.
* Atina, Tebai, Korint, Sparta,
Larissa gibi şehir devletleri
vardır.
* Polislerin başında "Tiran"
denilen krallar vardır.
* Denizcilikte ilerlemişler ve
kolonicilik faaliyetlerinde
bulunmuşlardır. (Yerleşme
amacıyla gitmişlerdir.)
* Başta Zeus olmak üzere
Olimpos dağında oturan
tanrıları adına düzenledikleri
yarışmalar olimpiyatların
temelini oluşturmuştur.
* Felsefede Aristo, Eflatun,
edebiyatta Homeros (İlyada
ve Odisse), tarihte Tukitides
önemli bilim adamlarıdır.
* Alfabe ve takvime katkıda
bulunmuşlar ve gelismislerdir.
* Atina'da, sınıf
farklılıklarından doğan
huzursuzlukları gidermek
amacıyla yapılan Dragon,
Solon ve Klistenes kanunları
Atina'yı "demokrasinin
beşiği".yapmıştır.

ANADOLU MEDENIYETLERI-MIKEN MEDENIYETI

MİKEN
MEDENİYETİ:

* M.Ö. 2000'de Akalar
tarafından kurulmuştur.
* Savaşçı bir toplumdur.
* Mora yarımadası, Yunanistan,
Girit ve Kıbrıs'ı işgal
etmişlerdir.
* Deniz ticaretinde
gelişmişler ve guclenmislerdir.
* Kuyu mezarları önemli
eserleridir.
* Boğazlar'm hakimiyeti için
Truvalılar'la yaptıkları savaşlar
(Truva Savaşları) meşhurdur.

EGE MEDENIYETLERI-GİRİT MEDENIYETI

EGE MEDENİYETLERİ:
A) GİRİT MEDENİYETİ:

* Ege medeniyetlerinin
temelini oluşturmuşlardır.
* ilk denizciler Giritliler'dir.
* Mimaride gelişmişler, çok
katlı saraylar yapmışlar ve gelismislerdir.
(Knossos).
* M.Ö.1400'lerde Aka(Miken),
M.Ö. 1200'de Dor istilâsına
uğramışlardır.

ANADOLU MEDENIYETLERI-İYONYALILAR (AKALAR)

İYONYALILAR(AKALAR):

* Akalar tarafından
M.Ö.1200'de Batı Anadolu'da
oluşturulan bir medeniyettir.
* Şehir devletleri halinde
yaşamışlardır. (İzmir, Efes,
Milet, Foça)
* Ticaret yollarının bitiş
noktasında bulunmaları,
tarım ve deniz ticareti
sayesinde zenginleşmeleri
sonucunda kültürel ve bilim
yönüyle Anadolu
medeniyetlerinin en
gelişmişini oluşturmuşlar guclenmislerdir.
* Koloniler kurmuşlar ve
kolpnilerine yerleşme amacıyla
gitmişlerdir.
* Şehir devletleri halinde
yaşamaları, bilim
adamlarının yetişmesine
uygun özgür düşünce or­
tamına zemin hazırlamıştır.
* Tıpta Hipokrat, tarihte
Heredot, felsefe'de Diyojen,
matematikte Pisagor, Tales
gibi bilim adamları
yetişmiştir.
* İnsan şeklinde düşündükleri
çok tanrılı din anlayışı vardır.
* Persler tarafından
iyonyalılar'a son verilmiştir.
* Mimaride İyon nizamını
geliştirmişlerdir. (Örnek, Efes

ANADOLU MEDENIYETLERI-LIDYALILAR

LİDYALILAR:

* Sard merkezli bir Batı
Anadolu medeniyetidir.
* Kral Yolu denilen Efes -
Ninova arasındaki ticaret
yolu, Doğu - Batı arasında
ticaretin ve kültürel
etkileşimin hızlanmasını
sağlamıştır.
* İlk parayı kullanan
Lidyalılar'dır. (M.Ö. 700)
* Paralı askerleri vardır.
Orduya önem vermemeleri
çabuk yıkılmalarında etkilidir bircok kayiplari olmustur bu yuzden.

ANADOLU MEDENIYETLERI-URARTULAR

URARTULAR:

* Başkent Tu$pa (Van)'dır.
* Tarım ve hayvancılık
gelişmiştir. (Su kanalları
yapmışlardır.)
* İlk barajları yapmışlar ve kullanmislardir.
* Ahiret inancı vardır.
* Madencilik gelişmiştir.
* Ev şeklinde mezarlar vardır.
* Medler ortadan kaldırmıştır

ANADOLU MEDENIYETLERI-FRIGYALILAR

FRİGYALILAR:

* Merkez Gordion'dur. (Ankara -
Polatlı) Bir iç batı Anadolu
medeniyetidir.
* Tarım çok önemli olduğu için
tarıma dayalı cezalar çok fazla
ağırdır.
* Kuyumculuk, önemli ticaret
yolları üzerinde olmaları
nedeniyle gelişmiştir.
* Müzik, kaya mimarisi ve
dokuma alanlarında
ilerlemişlerdir. (Tapates
adıyla bilinen halı ve
kilimler)
* Kimmerler son vermiştir.
* Kibele tapmakları, Midas'ın
mezarı önemli eserleridir.

ANADOLU MEDENIYETLERI-HITITLER

      HİTİTLER (ETİLER):

* Anadolu medeniyetinin
temelini oluştururlar.
* M.Ö. 2 bin yılında Anadolu'da
Kızılırmak çevresine
yerleşmişlerdir.
* Şehir devletlerinden merkezi
krallığa geçmişlerdir.
* Merkez Hattuşaştır. (Çorum -
Boğazköy).
* Hükümdarlar rahip - kral
özelliği gösterirler.
* Tavananna denilen kraliçe
yönetimde etkilidir.
* Soylulardan oluşan "Pankuş
Meclisi" önemli kararların
alınmasında etkilidir.
(Meşrutiyet rejiminin ilk
örneği.)
* Çok tanrılı bir dine inanmak vardır. Bu
dönemde Anadolu'ya "Bin tanrı
ili" denir. Ahiret inançları
zayıftır.
* Aile hukuku gelişmiştir.
(Medeni hukukun temelini
atmışlar.)
* Çivi ve resim yazılarını
kullanmışlardır. (Anadolu'da
tarihi çağlar Asurİar'ın yazıyı
getirmesi ile başlar.)
* Frigyalılar tarafından
yıkılmışlardır.
* Anadolu'da demir çağını
başlatmışlardır.
* Yıllıklar (Anal) tutmaları ile
tarih yazıcılığını başlatmışlardır.
* İvriz ve Yazılıkaya
Kabartmaları önemli
eserlerindendir.

ANADOLU MEDENIYETLERI


 ANADOLU
MEDENİYETLERİ :

* Anadolu'da yontmataş
dönemini aydınlatan ilk
kalıntılar Antalya'da Karain
ve Beldibi mağaralarında
bulunmuştur.
* Cilalıtaş dönemini aydınlatan
eserlere ise Konya-Çatalhöyük,
Burdur - Hacılar'da rastlanır.
* Önemli yerleşim yerleri
olarak Kayseri - Kültepe,
Çanakkale - Truva, Yozgat -
Alişar sayılabilmektedir.

MEZEPOTAMYA MEDENIYETLERI-MISIR MEDENIYETI

MISIR MEDENİYETİ :

* Kapalı bir bölge olduğu ve
toplumun tutuculuğundan
dolayı çevreden fazla
etkilenmemişler, bu yüzden
tarih öncesi dönemleri
sırasıyla yaşayan tek
toplumdur.
* Önceleri Nom (veya Nomos)
denilen şehir devletleri
vardır. Sonraları merkezi
krallık gerçekleşmiştir.
* Değişik hanedanlar yönetime
hakimdir.
* Firavunlar tanrı - kral
özelliği gösterirler. (Bu
özelliklerinden dolayı hukuk
sistemi gelişmemiştir.)
* Çok tanrılı dinler görülmektedir.
* İlk vezirlik (kâtip) sistemi
Mısırlılar'da görülmektedir.
* Ahiret inancı kuvvetlidir. Bu
nedenle mumyacılık ve anıt-
mezar (piramit) yapımı
gelişmiştir.
* Tıp, eczacılık, kimya,
matematik, geometri, takvim,
hiyeroglif (resim yazısı)
gelişmiştir.
* M.Ö. 1280'de Hititler ile
yaptıkları ve Suriye'yi
paylaştıkları "Kadeş
Antlaşması" bilinen ilk
dostluk ve ittifak, aynı
zamanda ilk yazılı
antlaşmadır.
* Keops, Kefren önemli
piramitlerdir.

MEZEPOTAMYA MEDENIYETLERI-FENIKE MEDENIYETI

FENİKE
MEDENİYETİ:

* Sami kökenlidirler.
* Kuruldukları bölge Lübnan
çevresidir.
* Tarımdan ziyade denizcilik ve
deniz ticaretinde gelişme gosterip
koloniler kurmuşlardır.
* Şehir devletleri halinde
yaşamışlardır. (Sidon, Biblos,
Sayda, Sur)
* Kolonilerine sadece ekonomik
amaçlarla gittikleri için uzun
süre tutunamamışlardır.
* Alfabeyi (harf yazısı) ilk kez
Fenikeliler bulmuştur. (Daha
sonra İyon, Yunan ve
Romalılar geliştirmiş, Lâtin
Alfabesi oluşmuştur.)

MEZEPOTAMYA MEDENIYETLERI-İBRANI MEDENIYETI

 İBRANİ
MEDENİYETİ:

* Sami kökenlidirler merkezleri
Kudüs'tür.
* Dinleri Musevilik'tir (Milli bir
din). Tanrılarına Yahova,
kitaplarına Tevrat denir.
* Bilinen ilk tek tanrılı dindir.
Hz. Süleyman zamanında
büyük bir devlet guclu bir devlet haline
gelmişlerdir. Babiller
zamanından başlayan
sürgün hayatları birkaç bin
yıl devam etmiştir.
* Hz. Süleyman Mabedi
önemli eserlerindendir.

MEZEPOTAMYA MEDENIYETLERI-İRAN MEDENIYETI

İRAN MEDENİYETİ
:
* İran'da ilk Partlar, sonra
Medler yaşamıştır. MÖ 6. yy.da
Persler Medler'i yıkmışlardır.
* Çok büyük bir imparatorluk
kurmuşlardır, (indus
Nehri'nden Ege Denizi'ne,
Kafkaslar'dan Basra
Körfezi'ne kadar)
* Ülkeyi "satraplık" denilen
eyaletlere ayırmışlardır.
* Ticaret gelişmiştir. (Ticaret
yolları üzerinde oldukları için)
* Tarihte bilinen ilk posta
teşkilatını kurmuşlar ve kullanmislardir.
* Zerdüştlük dini (ateşperest)
hakimdir.
* Büyük İskender son vermiştir.

MEZEPOTAMYA MEDENIYETLERI-ELAMLAR

ELAMLAR:

Başkentleri Sus'tur. Sami
kökenlidirler. Önemli bir varlık
ortaya koyamamışlardır.Bu yuzden fazla bi bilgi bulunmamaktadir.

MEZEPOTAMYA MEDENIYETLERI-ASURLAR

ASURLAR:

* Merkez Ninova'dır.
* Kuzey Mezopotamya'da
kurulmuştur. Bölge tarıma
elverişli olmadığı için bu nedenden dolayi
ticaretle uğraşmışlardır.
* Anadolu'nun içlerine kadar
(Kayseri - Kültepe)
gelmişler, koloniler
kurmuşlar ve burada çivi
yazılı tabletler
bırakmışlardır.
* Anadolu'da tarihi çağları
başlatan ve ilk yazıyı getiren
Asurlar'dır.
* İlk sömürge imparatorluğudur.
* Asur kanunları çok sert ve
vahşidir.
* İlk kütüphane Ninova'da
kurulmuştur.

MEZEPOTAMYA MEDENIYETLER-BABILLER

BABİLLER:

* Sami kökenlidirler. Başkent
Babillion'dur.
* Hammurabi kanunları ilk
anayasa niteliğindeki
kanunlardır.
* Daha serttir ve "kısas"a
dayalıdır.
* Hammurabi kanunları,
Mezopotamya'nın
Samileştirilmesini amaçlar.
* Rahip - kral özelliğine son
vermiş, ilk dünyevi devlet, ilk
mutlak krallığı kurmuştur.
* Yahudiler, II. Babil devleti
zamanında sürgün edilmiştir.
* Babil Asma Bahçeleri ve Babil
Kulesi meşhur olmaktadir.

MEZEPOTAMYA MEDENIYETLRI-AKADLAR

AKADLAR:

* Sami kökenlidirler.
* Akade adlı başkentleri vardır.
(Tarihte bilinen ilk merkezi
devlet veya imparatorluktur.)
* İlk düzenli ordu Akadlar'da
görülmektedir.
* Tarım gelişmiştir. Su kanalları
yapmışlardır.
* Zafer anıtı ve Agade
tapınakları mimari eser

MEZOPOTAMYA MEDENİYETLERİ: SÜMERLER

 MEZOPOTAMYA
MEDENİYETLERİ:

* Güneydoğu Anadolu
Toroslarından başlayarak
Basra Körfezi'ne dökülen
Fırat ile Dicle Nehirleri
arasında kalan bölgeye
Mezopotamya denir.
* Mezopotamya medeniyeti,
başta Anadolu, Ege ve Mısır
medeniyetleri olmak üzere
birçok medeniyeti
etkilemiştir.

         A) SÜMERLER:
* Orta Asya kökenlidirler. M.Ö.
4000 yılında güney
Mezopotamya'ya gelmişler ve yerlesmislerdir.
* Şehir devletleri halinde
yaşamışlardır, (Ur, Uruk, KIŞ,
Lagaş, Nippur)
* Rahip - kral özelliği görülür.
* Çok tanrılı inanç vardır, ahiret
inançları zayıftır.
* Ziggurat denilen çok katlı, çok
amaçlı tapınakları vardır.
* M.Ö. 3000 yılında çivi yazısını
bulmuş ve tarihi çağları
başlatmışlardır.
* Urgakina kanunları tarihte
bilinen ilk yazılı kanunlardır.
(Bilinen ilk hukuk devleti
Sümerler).
* Kanunlar hafiftir ve fidye
esası vardır.
* Gılgamış, Yaratılış, Tufan gibi
dini nitelikli destanları vardır.
* Herkes askerdir.
* Taş olmadığı için kalıcı
mimari eserleri yoktur.
* Astronomi, takvim, matematik
gelişmiştir.

İSKİT MEDENİYETİ (SAKA)


 İSKİT
MEDENİYETİ (SAKA):

      Önce Orta Asya'da görülen
İskitler, Karadeniz'in
kuzeyindeki bozkırlara gelerek
yerleşmeştedirler. Atlı göçebe
yaşamışlar, hayvancılıkla
uğraşmışlardır. Alper Tunga ve
Şu adlı destanları vardır.
Anadolu'ya kadar akınlarda
bulunmuşlardır. Bilinen ilk Türk
topluluğudur.

HİNT MEDENİYETİ

HİNT
MEDENİYETİ:

      -Hindistan'da güçlü bir
devlet, önemli bir
medeniyet ve bir millet
anlayışı oluşmamıştır.
Sebepleri:
1. Çok değişik din, dil, ırk,
mezhep vs.'den insanların
bulunması

2. İklimin gereginin fazlasindan çok sıcak olması

3. Kast sistemi (Dünyanın en
katı sınıf farklılığı),
Brahmanlar (din adamları),
Kişatriyalar (asiller),
Vaysiyalar (esnaf, tüccar,
çiftçi), Südralar (köylüler,
işçiler; paryalar [köleler]).
Not:Hindistan'da Veda dini,
Brahmanizm, Budizm, Taoizm,
Konfiçyüs, Mani, Hinduizm gibi
dinler görülür.

ÇİN MEDENİYETİ

ÇİN MEDENİYETİ:

     -Sülalelerce yönetilir. Çin'de iki
türlü mimari gelişmiştir. Askeri
mimari (Çin şeddi), Dini mimari
(Budist tapınakları). Çinicilik,
porselen, seramik gibi sanatlar,
maden az olduğu için
gelişmiştir. Matbaa, kağıt, barut,
pusula, çini mürekkep ilk kez
Çin'de bulunmuştur. Budizm,
Taoizm, Kon-fiçyüs, Maniheizm
gibi dinler cok yaygindir. Çin'de
tarih yazıcılığı gelişmiştir.
Türkler hakkında ilk bilgiler Çin
kaynaklarında mevcuttur.

YARIH'--İLK ÇAĞ MEDENIYETLERİ

       İLKÇAĞ MEDENEİYETLERİ

    -Hindistan'da, "kast" sisteminden
dolayı "hür, eşit ve kaynaşmış"
bir toplum oluşmamıştır. Bu
durum, sosyal sınıf farklarının,
toplumda ortak bir kültürün
gelişmesini önlediğini gösterir.
Anadolu'da bulunan ilk yazılı
kaynakların Asur tüccarlarına
ait ticari belgeler olması,
"uygarlıkların etkileşiminde
ticaretin önemli bir rol
oynadığı" yargısını doğrular.
Yunanlılarda, sınıfsal
ayrıcalıkları kaldırmaya ve ulus
iradesini kurumsallaştırmaya
yönelik toplumsal taleplerin
artması, Yunan halkının "siyasal
bilinç" kazanmış olduğu
yargısıyla açıklanabilir.
Hititlerdeki Pankuş Meclisi,
kralların devlet yönetiminde
"danışma kurumuna" yer
verdiklerini gösterir.
İlkçağ'da bazı kralların,
ülkelerinde feodal beylikleri
ortadan kaldırmaya çalışmaları,
"merkezi devlet otoritesini
koruma gereksinimi" temel
alınarak açıklanabilir.
Hitit krallarının, zaferleri ile
birlikte yenilgilerini de
yazdırmaları, "tarafsız (objektif)
tarihçilik mesleğine önem
verdikleri" yargısını doğrular.
Urartularda, mezarların ev
biçiminde yapılması ve ölüye
ait bazı eşyaların mezarlara
konulması, hayatın ölümden sonra
da devam edeceği inancının
mimari ve sanat anlayışı
üzerinde etkili olduğunu
kanıtlanabilir.

İlkçağ'da gerçekleşen bazı
buluşların günümüz
medeniyetinin oluşumu üzerinde
de etkili olması, "tarihsel
gelişimin sürekliliği" olgusu
temel alınarak açıklanabilir.
Frigyalıların, tarım ve
hayvancılığı korumak üzere çok
sert yasalar çıkarmaları,
"ekonomilerinin tarıma
dayanması" temel alınarak
açıklanabilir.
Romalıların, Latin alfabesini
hazırlarken Fenike alfabesinden,
güneş takvimini hazırlarken de
Mısır takviminden
yararlanmaları, "evrensel
uygarlığın, kültürlerin karşılıklı
etkileşiminin bir ürünü
olduğunu" gösterir.

16 Ocak 2016 Cumartesi

Köşeli Ayraç ( [ ] )

       Köşeli Ayraç ( [ ] )

1. Ayraç içinde ayraç kullanılması
gereken durumlarda yay ayraçtan önce
köşeli ayraç kullanılır: Halikarnas
Balıkçısı [Cevat Şakir Kabaağaçlı
(1886-1973)] en güzel eserlerini Bodrum’da
yazmistir.

2. Metin aktarmalarında, çevirilerde,
alıntılarda çalışmayı yapanın eklediği
sözler için kullanılır: “Eldem, Osmanlıda
en önemli fark[ın], mezar taşının şeklinde
ortaya çık[tığını] söyledikten
sonra...” (Hilmi Yavuz)

3. Bilgi olarak verilen kitap veya
makalelerin künyelerine ilişkin bazı
ayrıntıları göstermek için kullanılır: Reşat
Nuri [Güntekin], Çalıkuşu, Dersaadet,
1922. Server Bedi [Peyami Safa]

YAY AYRAÇ ( )

     Yay Ayraç ( )

1. Cümledeki anlamı tamamlayan ve
cümlenin dışında kalan ek bilgiler için
kullanılır. Yay ayraç içinde bulunan ve
yargı bildiren anlatımların sonuna uygun
noktalama işareti konur:
Anadolu kentlerini, köylerini (Köy
sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek
bile görmek için değil, kendimizi göstermek
için geziyoruz. (Nurullah Ataç)

2. Özel veya cins isme ait ek, ayraçtan
önce yazılır:
Yunus Emre’nin (1240?-1320)...
İmek fiilinin (ek fiil) geniş zamanı
şahıs ekleriyle çekilir.

3. Tiyatro eserlerinde ve senaryolarda
konuşanın hareketlerini, durumunu açıkla­
mak ve göstermek için kullanılır:
İhtiyar – (Yavaş yavaş Kaymakam'a yaklaşır.)
Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana
da anlatın... (Reşat Nuri Güntekin)

4. Alıntıların aktarıldığı eseri, yazarı
veya künye bilgilerini göstermek için
kullanılır:
Cihanın tarihi, vatanı uğrunda senin
kadar uğraşan, kanını döken bir millet
daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi
vatanına sahip olmaya hak
kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir ya
kimsenin. (Ahmet Hikmet Müftüoğlu)
Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki
beklerdin
Kıyametler koparmak neydi ey bülbül,
nedir derdin ? (Mehmet Akif Ersoy)
Bir isim kökü, gerektiğinde çeşitli
eklerle fiil kökü durumuna getirilebilir
(Zülfikar 1991: 45).

5. Alıntılarda, alınmayan kelime veya
bölümlerin yerine konulan üç nokta, yay
ayraç içine alınabilir.
6. Bir söze alay, kinaye veya
küçümseme anlamı kazandırmak için
kullanılan ünlem işareti yay ayraç içine
alınır: Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.

7. Bir bilginin şüpheyle karşılandığını
veya kesin olmadığını göstermek için
kullanılan soru işareti yay ayraç içine
alınır: 1996 (?) yılında doğan Fuzuli...

8. Bir yazının maddelerini gösteren
sayı ve harflerden sonra kapama ayracı
konur:
I) 1)
A) a)
II) 2)
B) b)

Denden İşareti (")

     Denden İşareti (")

      Bir yazıdaki maddelerin
sıralanmasında veya bir çizelgede alt alta
gelen aynı sözlerin, söz gruplarının ve
sayıların birdaha yazılmasını önlemek için
kullanılır:
a . Etken fiil
b. Edilgen "
c. Dönüşlü "
ç. İşteş "

Tek Tırnak İşareti ( ‘ ’ )

           Tek Tırnak İşareti ( ‘ ’ )

        Tırnak içinde verilen cümlenin içinde
yeniden tırnağa alınması gereken bir
sözü, ibareyi belirtmek için kullanılır:
Edebiyat öğretmeni “Şiirler içinde
‘Okul Duvarları’ gibisi var mı?” dedi ve
Faruk Nafiz’in bu güzel şiirini okumaya
başladı.
“Atatürk henüz ‘Gazi Mustafa Kemal
Paşa’ idi. Benden ona dair bir kitap için
ön söz istemişlerdi.” (Falih Rıfkı Atay)

TIRNAK İŞARETI ( “ ” )

      Tırnak İşareti ( “ ” )

1. Başka bir kimseden veya yazıdan
olduğu gibi aktarılan sözler tırnak içine
alınır: Türk Dil Kurumu binasının yan
cephesinde Atatürk’ün “Türk dili, Türk
milletinin kalbidir, zihnidir.” sözü
yazılıdır. Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesinin ön cephesinde Atatürk’ün
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
vecizesi yer almaktadır. Ulu önderin “Ne
mutlu Türk’üm diyene!” sözü her Türk’ü
duygulandırır.
Bakınız, şair vatanı ne güzel tarif
ediyor:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki
kandır.
Toprak eğer uğrunda ölen varsa
vatandır.”
UYARI: Tırnak içindeki alıntının
sonunda bulunan işaret (nokta, soru
işareti, ünlem işareti vb.) tırnak içinde
kalır:
“Yozgat üzerine dünyada bir şehir daha
yoktur!” diyorlar. (Yahya Kemal Beyatlı)
2. Özel olarak vurgulanmak istenen
sözler tırnak içine alınır: Yeni bir “barış
taarruzu” başladı.
3. Cümle içerisinde eserlerin ve
yazıların adları ile bölüm başlıkları tırnak
içine alınır:
Bugün öğrenciler “Kendi Gök
Kubbemiz” adlı şiiri incelediler.
“Yazım Kuralları” bölümünde bazı
uyarılara yer verilmiştir.
UYARI: Cümle içerisinde özel olarak
belirtilmek istenen sözler, kitap ve dergi
adları ve başlıkları tırnak içine
alınmaksızın eğik yazıyla dizilerek de
gösterilebilir:
Höyük sözü Anadolu’da tepe olarak
geçer.
Cahit Sıtkı’nın Şairin Ölümü şiirini
Yahya Kemal çok sevmişti. (Ahmet Hamdi
Tanpınar)
UYARI: Tırnak içine alınan sözlerden
sonra gelen ekleri ayırmak için kesme
işareti kullanılmaz: Elif Şafak’ın “Bit
Palas”ını okudunuz mu?
4. Bilimsel çalışmalarda künye
verilirken makale adları tırnak içinde
yazılır.

TERS ÇIZGI ( \ )

      Ters Eğik Çizgi ( \ )

Bilişim uygulamalarında art arda
gelen dizinleri birbirinden ayırt etmek için
kullanılır: B:\Belgelerim\Türk İşaret Dili
\Kitapçık.indd

EĞIK ÇİZGI (/)

       Eğik Çizgi ( / )

1. Dizeler yan yana yazıldığında
aralarına konur: Korkma! Sönmez bu
şafaklarda yüzen al sancak / Sönmeden
yurdumun üstünde tüten en son ocak / O
benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O
benimdir, o benim milletimindir ancak.
(Mehmet Akif Ersoy)

2. Adres yazarken apartman numarası
ile daire numarası arasına ve semt ile
şehir arasına konur: Altay Sokağı No.:
21/6 Kurtuluş / ANKARA
Ülke adı yazılacağında ise:
Atatürk Bulvarı No.: 217
06680 Kavaklıdere / Ankara
TÜRKİYE

3. Tarihlerin yazılışında gün, ay ve
yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak
için konur: 12/12/1996, 15/IX/1994 vb .

4. Dil bilgisinde eklerin farklı
biçimlerini göstermek için kullanılır: -a /-
e, -an /-en, -lık /-lik, -madan /-meden vb.

5. Genel Ağ adreslerinde kullanılır:
http://tdk.gov.tr

6. Matematikte bölme işareti olarak
kullanılır: 70/2=35

7. İngilizce, matematik vb. alanlarda
birimler arası orantıları gösterirken eğik
çizgi araya boşluk konulmadan kullanılır:
g/sn (gram/saniye)

UZUN ÇIZGI (---)

      Uzun Çizgi (—)

        Yazıda satır başına alınan konuşmaları
göstermek için kullanılır. Buna konuşma
çizgisi de denir.
Frankfurt’a gelene herkesin sorduğu
şunlardır:
— Eski şehri gezdin mi?
— Rothschild’in evine gittin mi?
— Goethe’nin evini gezdin mi? (Ahmet
Haşim)
Oyunlarda uzun çizgi konuşanın
adından sonra da konabilir:
Bayram Bey — Kaleyi kurtarmak için daha güzel bir çare
var. Gerçekten ölecek adam ister.
Bayram Bey — Ben daha ölmedim. (Namık
Kemal)
UYARI: Konuşmalar tırnak içinde
verildiğinde uzun çizgi kullanılmaz.
Arabamız tutarken Erciyes’in yolunu:
“Hancı dedim, bildin mi Maraşlı
Şeyhoğlu’nu?” (Faruk Nafiz Çamlıbel)

ÜÇ NOKTA (..)

Üç Nokta ( ... )
1. Anlatım olarak tamamlanmamış
cümlelerin sonuna konur:
Ne çare ki çirkinliği hemencecik ve
herkes tarafından görülüveriyordu da bu
yanı... (Tarık Buğra)

2. Kaba sayıldığı için veya bir başka
sebepten dolayı açık yazılmak istenmeyen
kelime ve bölümlerin yerine konur:
Kılavuzu karga olanın burnu b...tan
çıkmaz.
Arabacı B...’a yaklaştığını söylüyor,
ikide bir fırsat bularak arabanın içine
doğru başını çeviriyordu. (Ahmet Hamdi
Tanpınar)

3. Alıntılarda başta, ortada ve sonda
alınmayan kelime veya bölümlerin yerine
konur:
... derken şehrin öte başından boğuk
boğuk sesler gelmeye başladı... (Tarık
Buğra)

4. Sözün bir yerde kesilerek geri
kalan bölümün okuyucunun hayal
dünyasına bırakıldığını göstermek veya
ifadeye güç katmak için konur:
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor
yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel)
Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız
ve ancak, bir noktainazardan istifade
ederiz. O noktainazar şudur: Türk
milletini, medeni cihanda layık olduğu
mevkiye isat etmek ve Türk cumhuriyetini
sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün, daha
ziyade takviye etmek... (Atatürk)
5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı

pekiştirmek için konur:
Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca
onu kıyafetinden tanıdılar:
— Koca Ali... Koca Ali, be!.. (Ömer
Seyfettin)
UYARI: Ünlem ve soru işaretinden
sonra üç nokta yerine iki nokta konulması
yeterlidir:
Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha
dolmadan. (Tarık Buğra)
Nasıl da akşam oldu?.. Nasıl da
yavrucaklar sustu?.. Nasıl da serçecikler
yuvalarına sığındı?.. (Necip Fazıl
Kısakürek)

6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli
olmayan, eksik bırakılan cevaplarda
kullanılır:
— Yabancı yok!
— Kimsin?
— Bayram...
— Hangi Ali?
— ...
— Sen misin, Bayram usta?
— Benim!..
— Ne arıyorsun bu vakit buralarda?
— Hiç...
— Nasıl hiç? Suya çekicini mi
düşürdün yoksa!..
— !.. (Ömer Seyfettin)

KISA ÇİZGİ (-)

        Kısa Çizgi ( - )

1. Satıra sığmayan kelimeler
bölünürken satır sonuna konur:
Soğuktan mı titriyordum, yoksa
heyecandan, üzüntüden mi bil-
mem. Havuzun suyu bulanık. Kapının
saatleri 12’yi geçmiş. Kanepe-
lerde kimseler yok. Tramvay ne fena
gıcırdadı! Tramvayda-
ki adam bir tanıdık mı idi acaba? Ne
diye öyle dönüp dönüp baktı?
Yoksa kimseciklerin oturmadığı
kanepelerde bu saatte pek başıboş-
lar mı oturur? (Sait Faik Abasıyanık)

2. Cümle içinde ara sözleri veya ara
cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya
ara cümlelerin başına ve sonuna konur,
bitişik yazılır:
Küçük bir sürü -dört inekle birkaç
koyun- köye giren geniş yolun ağzında
durmuştu. (Ömer Seyfettin)

3. Kelimelerin kökleri, gövdeleri ve
eklerini birbirinden ayırmak için
kullanılır: al-ış, dur-ak, gör-gü-süz-lük vb.

4. Fiil kök ve gövdelerini göstermek
için kullanılır: al-, dur-, gör-, ver-; başar-,
kana-, okut-, taşla-, yazdır- vb.

5. İsim yapma eklerinin başına, fiil
yapma eklerinin başına ve sonuna konur:
-ak, -den, -ış, -lık; -ımsa-; -la-; -tır- vb.

6. Heceleri göstermek için kullanılır:
a-raş-tır-ma, bi-le-zik, du-ruş-ma, ku-yum-
cu-luk, prog-ram, ya-zar-lık vb.

7. Arasında, ve, ile, ila, ...-den ...-e
anlamlarını vermek için kelimeler veya
sayılar arasında kullanılır: Aydın-İzmir
yolu, Türk-Alman ilişkileri, Ural-Altay dil
grubu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi,
09.30-10.30, Beşiktaş-Fenerbahçe
karşılaşması, Manas Destanı’nda soy-dil-
din üçgeni, 1914-1918 Birinci Dünya
Savaşı, Türkçe-Fransızca Sözlük vb.
UYARI: Cümle içinde sayı adlarının
yinelenmesinde araya kısa çizgi konmaz:
On on beş yıl. Üç beş kişi geldi.

8. Matematikte çıkarma işareti olarak
kullanılır: 40-20=20

9. Sıfırdan küçük değerleri göstermek
için kullanılır: -2 °C

ÜNLEM İŞARETI (!)

       Ünlem İşareti ( ! )

1. Bayram, büşra, acı, korku, şaşma
gibi duyguları anlatan cümle veya ibarele­
rin sonuna konur: Hava ne kadar da
sıcak! Aşk olsun! Ne kadar akıllı adamlar
var! Vah vah!
Ne mutlu Türk’üm diyene! (Atatürk)

2. Seslenme, hitap ve uyarı
sözlerinden sonra konur:
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir,
ileri! (Atatürk)
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk
istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet,
muhafaza ve müdafaa etmektir. (Atatürk)
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
(Yahya Kemal Beyatlı)
Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir.
(Necmettin Halil Onan)
UYARI: Ünlem işareti, seslenme ve
hitap sözlerinden hemen sonra konulabi­
leceği gibi cümlenin sonuna da konabilir:
Arkadaş, biz bu yolda türküler
tuttururken
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor
yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel)

3. Alay, kinaye veya küçümseme
anlamı kazandırılmak istenen sözden
hemen sonra yay ayraç içinde ünlem
işareti kullanılır:
İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama
ne yazık ki vakti yokmuş (!).
Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.

SORU İŞARETLER8 (?)

      Soru İşareti ( ? )

1. Soru eki veya sözü içeren cümle
veya sözlerin sonuna konur:
Ne zaman tükenecek bu yollar,
arabacı? (Faruk Nafiz Çamlıbel)
Atatürk bana sordu:
— Yeni yazıyı tatbik etmek için ne
düşündünüz? (Falih Rıfkı Atay)

2. Soru bildiren ancak soru eki veya
sözü içermeyen cümlelerin sonuna konur:
Gümrükteki memur başını kaldırdı:
— Adınız?
___ Soyadiniz?

3. Bilinmeyen, kesin olmayan veya
şüpheyle karşılanan yer, tarih vb.
durumlar için kullanılır: Yunus Emre
(1240 ?-1320), (Doğum yeri: ?) vb.
1496 (?) yılında doğan Fuzuli...
Ankara’dan Antalya’ya arabayla üç
saatte (?) gitmiş.
UYARI: mı / mi ekini alan yan cümle
temel cümlenin zarf tümleci olduğunda
cümlenin sonuna soru işareti konmaz:
Akşam oldu mu sürüler döner. Hava
karardı mı eve gideriz.
Bahar gelip de nehir çağıl çağıl
kabarmaya başlamaz mı içimi geri kalmış
bir saat huzursuzluğu kaplardı. (Haldun
Taner)

İKI NOKTA (:)

         İki Nokta (: )

1. Kendisiyle ilgili örnek verilecek
cümlenin sonuna konur:
Millî Edebiyat akımının
temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım:
Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya
Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip
Yöntem.

2. Kendisiyle ilgili açıklama verilecek
cümlenin sonuna konur:
Bu kararın istinat ettiği en kuvvetli
muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk
milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet
olarak yaşamasıdır. (Atatürk)
Kendimi takdim edeyim: Meclis
kâtiplerindenim. (Falih Rıfkı Atay)

3. Ses bilgisinde uzun ünlüyü
göstermek için kullanılır: a:ile, ka:til,
usu:le, i:cat.

4. Karşılıklı konuşmalarda, konuşan
kişiyi belirten sözlerden sonra konur:
Bilge Kağan: Türklerim, işitin!
Üstten gök
çökmedikçe,
alttan yer
delinmedikçe
ülkenizi, törenizi
kim bozabilir sizin?
Koro:                    Göğe erer başımız
başınla senin!
Bilge Kağan:         Ulusum birleşip
yücelsin diye
gece uyumadım,
gündüz oturmadım.
Türklerim Bilge
Kağan der bana.
Ben her şeyi onlar
için bildim.
Nöbetteyim! (A.
Turan Oflazoğlu)

5. Edebî eserde konuşma
bsahnesinin önceki ifadenin sonuna
konur:
– Buğdayla arpadan başka ne biter bu
topraklarda?
Ziraatçı sayar:
– Yulaf, pancar, zerzevat, tütün...
(Falih Rıfkı Atay)

NOKTALI VİRGÜL (;)

      Noktalı Virgül ( ; )

1. Cümle içinde virgüllerle ayrılmış
tür veya takımları birbirinden ayırmak
için konur: Erkek çocuklara Doğan,
Tuğrul, Kaplan, Orhan; kız çocuklara ise
İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir.
Türkiye, İngiltere, Azerbaycan;
Ankara, Londra, İtalya.

2. Ögeleri arasında virgül bulunan
sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için
konur: Sevinçten, heyecandan içim içime
sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak,
ağlamak istiyorum.
At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan
kalır. (Atasözü)

3. İkiden fazla eş değer ögeler
arasında virgül bulunan cümlelerde
özneden sonra noktalı virgül konabilir:
Yeni usul şiirimiz; zevksiz, köksüz,
acemice görünüyordu. (Yahya Kemal
Beyatlı)

VİRGÜL (,)

         Virgül ( , )

1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli
kelime ve kelime gruplarının arasına
konur:
Fırtınadan, soğuktan, karanlıktan ve
biraz da korkudan sonra bu sıcak, aydınlık
ve sevimli odanın havasında erir gibi
oldum. (Halide Edip Adıvar)
Sessiz dereler, solgun ağaçlar, sarı
güller
Dillenmiş ağızlarda tutuk dilli gönüller
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
Zindana atılan mahkûmlar gibi
titreşerek, haykırarak geri geri kaçmaya
uğraşıyorduk . (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
Köyde kim çaresiz kalırsa, kimin işi
bozulursa İstanbul yolunu tutar. (Ömer
Seyfettin)

2. Sıralı cümleleri birbirinden
ayırmak için konur:
Umduk, bekledik, düşündük. (Yakup
Kadri Karaosmanoğlu)

3. Uzun cümlelerde yüklemden uzak
düşmüş olan özneyi belirtmek için konur:
Saniye Hanımefendi, merdivenlerde
oğlunun ayak seslerini duyar duymaz,
hasretlisini karşılamaya atılan bir genç
kadın gibi koltuğundan fırlamış ve ona
kapıyı kendi eliyle açmaya gelmişti. (Yakup
Kadri Karaosmanoğlu)

4. Cümle içinde ara sözleri veya ara
cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya
ara cümlelerin başına ve sonuna konur:
Zemin bu kadar koyu bir kırmızıya
dönüşünce, bir an için de olsa,
belirginliğini yitiriverdi sivilceleri . (Elif
Şafak)
Şimdi, efendiler, müsaade
buyurursanız, size bir sual sorayım.
(Atatürk)

5. Anlama güç kazandırmak için
tekrarlanan kelimeler arasına konur:
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
(Ahmet Haşim)

6. Tırnak içinde olmayan alıntı
cümlelerinden sonra konur:
Adana’ya yarın gideceğim, dedi.
Aç karnına sigara içmekle hiç de iyi
etmiyorsun, dedi. (Necati Cumalı)

7. Konuşma çizgisinden sonraki alıntı
cümlesinin bitimine konur:
– Bu akşam Datça’ya gidiyor
musunuz, diye sordu.

8 . Edebî eserlerde konuşma
bölümünden önceki ifadenin sonuna
konur:
Bahçe kapısını açtı. Sermet Bey’e,
– Bu anahtar köşkü de açar, dedi.
(Ömer Seyfettin)

9. Kendisinden sonraki cümleye bağlı
olarak ret, kabul ve teşvik bildiren hayır,
yok, evet, peki, pekâlâ, tamam, olur,
hayhay, başüstüne, öyle, haydi, elbette gibi
kelimelerden sonra konur: Peki, gideriz.
Olur, ben de size katılırım. Hayhay,
memnun oluruz. Haydi, geç kalıyoruz.
Evet, kırk seneden beri Türkçe merhale
merhale Türkleşiyor. (Yahya Kemal
Beyatlı)

10. Bir kelimenin kendisinden sonra
gelen kelime veya kelime gruplarıyla yapı
ve anlam bakımından bağlantısı
olmadığını göstermek ve anlam
karışıklığını önlemek için kullanılır:
Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar
görünen bir adamcağızdır. (Halit Ziya
Uşaklıgil)
Bu gece, eğlenceleri içlerine sinmedi.
(Reşat Nuri Güntekin)

11. Hitap için kullanılan kelimelerden
sonra konur:
Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek,
mücadele, müsademe demektir. (Atatürk)
Sayın Başkan,
Sevgili Kardeşim,
Değerli Arkadaşım,

12. Sayıların yazılışında kesirleri
ayırmak için kullanılır: 21,6 (otuz sekiz
tam, onda altı), 0,12 (sıfır tam, yüzde kırk
beş)

13. Metin içinde art arda gelen zarf-
fiil eki almış kelimelerden sonra konur:
Ancak yemekte bir karara varıp,
arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak
konuştu.
UYARI: Metin içinde zarf-fiil eki
almış kelimelerden sonra virgül konmaz:
Cumaları bahçede buluştukça kıza
kendisinin adi bir mektep talebesi
olmadığını anlatmaya çalışıyordu.
(Halide Edip Adıvar)
Şimdiye dek, ben kendimi bildim bileli
kimse Değirmenoluk köyünden kaçıp da
başka köyde çobanlık, yanaşmalık etmedi.
(Yaşar Kemal)
Meydanlığa varmadan bir iki defa
İsmail kendisini gördü mü diye kahveye
baktı. (Necati Cumalı)

14. Özne olarak kullanıldıklarında bu,
şu, o zamirlerinden sonra konur:
Bu, benim gibi yazarlar için hiç kolay
olmaz .
O, eski defterleri çoktan kapatmış,
Osmanlıya kucağını açmıştı. (Tarık Buğra)
U
15. Kitap, dergi vb.nin künyelerinde
yazar, eser, basımevi vb. maddelerden
sonra konur:
Falih Rıfkı ATAY, Tuna Kıyıları, Remzi
Kitabevi, İstanbul, 1938 .
Yazarın soyadı önce yazılmışsa
soyadından sonra da virgül konur:
ERGİN, Muharrem, Dede Korkut
Kitabı, Ankara, 1958.
UYARI: Metin içinde ve, veya, yahut,
ya ... ya bağlaçlarından önce de sonra da
virgül konmaz:
Nihat sabaha kadar uyuyamadı ve
şafak sökerken Faik’e bol teşekkürlerle
dolu bir kâğıt bırakarak iki gün evvelki
cephe dönüşü kıyafeti ile sokağa fırladı.
(Peyami Safa)
Ya şevk içinde harap ol ya aşk içinde
gönül
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül!
(Yahya Kemal Beyatlı)
UYARI: Tekrarlı bağlaçlardan önce ve
sonra virgül konmaz:
Hem gider hem ağlar.
Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan
gitmeli. (Atasözü)
Gerek nesirde gerek nazımda yeni bir
söyleyişe ulaşılmıştır.
Siz ister inanın ister inanmayın, bir gün
bile durmam.
Ne kız verir ne dünürü küstürür.
Bu kurallar bugün de yarın da geçerli
olacaktır.

NOKTA (.)

            Nokta ( . )

1. Cümlenin sonuna konur: Türk Dil
Kurumu, 1932 yılında kurulmuştur.
Saatler geçtikçe yollara daha mahzun
bir ıssızlık çöküyordu. (Reşat Nuri
Güntekin)

2. Bazı kısaltmaların sonuna konur:
Alb. (albay), Dr. (doktor), Yrd. Doç.
(yardımcı doçent), Prof. (profesör), Cad .
(cadde), Sok . (sokak), s. (sayfa), sf. (sıfat),
vb. (ve başkası, ve benzeri, ve benzerleri,
ve bunun gibi), Alm. (Almanca), Ar.
(Arapça), İng. (İngilizce) vb.

3. Sayılardan sonra sıra bildirmek için
konur: 3. (üçüncü), 15. (on beşinci); II.
Mehmet, XIV. Louis, XV. yüzyıl; 2. Cadde,
20. Sokak, 4. Levent vb.

4. Arka arkaya sıralandıkları için
virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan
yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta
konur: 3, 4 ve 7. maddeler; XII – XIV.
yüzyıllar arasında vb.

5. Bir yazının maddelerini gösteren
rakam veya harflerden sonra konur:
I.
1. A. a.
II.
2. B. b.

6. Tarihlerin yazılışında gün, ay ve
yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak
için konur: 29.5.1453, 29.X.1923 vb.
UYARI: Tarihlerde ay adları yazıyla da
yazılabilir. Bu durumda ay adlarından
önce ve sonra nokta kullanılmaz: 29
Mayıs 1453, 29 Ekim 1923 vb.

7. Saat ve dakika gösteren sayıları
birbirinden ayırmak için konur: Tren
07.24’te kalktı. Toplantı 13.00’te başladı.
Tören 17.30’da, hükûmet daireleri
kapandıktan yarım saat sonra
başlayacaktır. (Tarık Buğra)

8. Kitap, dergi vb.nin künyelerinin
sonuna konur:
Agâh Sırrı Levend, Türk Dilinde
Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, TDK
Yayınları, Ankara, 1960.

9. Dört ve dörtten çok rakamlı sayılar
sondan sayılmak üzere üçlü gruplara
ayrılarak yazılır ve araya nokta konur:
1.000, 326.197, 49.750.812 vb.

10. Genel Ağ adreslerinde kullanılır:
http://tdk.org.tr

11. Matematikte çarpma işareti yerine
kullanılır: 4.5=20, 12.6=72 vb.

NOKTALAMA İŞARETLERI

          NOKTALAMA İŞARETLERI

    Duygu ve düşünceleri daha açık ifade
etmek, cümlenin yapısını ve duraklama
noktalarını belirlemek, okumayı ve
anlamayı kolaylaştırmak, sözün vurgu ve
ton ve benzer özelliklerini belirtmek üzere
noktalama işaretleri kullanılır.
Noktalama işaretlerinden nokta,
virgül, noktalı virgül, iki nokta, üç nokta,
soru, ünlem, tırnak, ayraç ve kesme
işaretleri ait oldukları kelimelere bitişik
olarak yazılır ve kesme dışındaki
işaretlerden sonra bir harf boşluğu ara
verilir.

14 Ocak 2016 Perşembe

SORU ZARFLI

         Soru Zarfı

       Fiilleri veya fiilimsileri soru yoluyla
belirten sözcüklerdir.
– Nasıl, niçin, neden, niye, ne, ne zaman,
ne kadar gibi soru sözcükleri çoğunlukla
soru zarfı olarak kullanılır.
– Soru sözcüğüne verilen cevaplar herhangi
bir zarf türü ise o soru sözcüğü soru zarfıdır.
 Örnekler


En kestirme yoldan nasıl gelebilirim?

Niçin yüzüme bakmıyorsun?


Neden beni yüzüstü bıraktın
?
Niye telefonlarıma cevap vermiyorsun?

Allah aşkına ne bağırıyorsun?

Ne zaman görüşebiliriz?

Ne kadar elma alayım?

AZLIK COKLUK - MIKTAR ZARFI

       Azlık – Çokluk / Miktar Zarfı

   'Bir fiilin, fiilimsinin, sıfatın, adlaşmış sıfatın
veya zarfın miktarını/ ölçüsünü gösteren
zarflara miktar zarfı veya azlık çokluk zarfı
denir.
Az, çok, azıcık, bir hayli, epey, epeyce, pek,
fazla, denli, daha ve en gibi sözcükler en
çok kullanılan miktar zarflarıdır.
Muhatabımız olan sözcüğe soracağımız “Ne
kadar?” sorusuna alacağımız cevap bize
miktar zarfını verecektir.

       Miktar Zarfı Örnekleri

Sabahtan beri o küçüçük bedeniyle, o
kocaman çuvalları epeyce taşıdı.
Fazlasıyla tanınan o sanatçıyı halk
gonlune basmıştı.
Bayram, oldukça güzel bir arabayla
yanımıza geldi.
Çok yaşlılara hizmet vermek hepimizin
görevidir.
Bugün yine çok güzel görünüyorsun.
I. cümlede taşıdı fiiline sorduğumuz
“ne kadar?” sorusunun cevabı bize
epeyce sözcüğünü veriyor. Epeyce
sözcüğü burada miktar zarfıdır.
II. cümlede tanınan fiilimsisine
sorduğumuz “ne kadar?” sorusunun
cevabı bize fazlasıyla sözcüğünü
veriyor. Fazlasıyla sözcüğü burada
miktar zarfıdır.
III. cümle en çok karıştırdığımız türden
bir cümle. Burada güzel sözcüğü bir
ismi yani araba sözcüğünün
nitelemiştir. Dolayısıyla sıfat görevinde
kullanılmıştır. Biz sıfata “ne kadar?”
sorusunu sorduğumuzda da alacağımız
cevap miktar zarfı olur. Güzel
sözcüğüne “ne kadar?” diye
sorduğumuzda oldukça cevabını
alıyoruz. Demek ki oldukça sözcüğü
burada miktar zarfı olarak
kullanılmıştır.
IV. cümlede de adlaşmış sıfatın
derecesini söyleyen bir miktar zarfı
vardır. Yaşlılar sözcüğü burada
adlaşmış sıfattır. Yaşlılar sözcüğüne
“ne kadar?” sorusunu sorduğumuzda
çok cevabını alırız. Çok sözcüğü miktar
zarfı olarak kullanılmıştır.
V. cümlede güzel sözcüğü durum
zarfıdır. Güzel sözcüğüne sorduğumuz
“ne kadar?” cevabı da bize miktar
zarfını verir. Alacağımız cevap çok
sözcüğüdür. Demek ki çok sözcüğü de
miktar zarfıdır.

YER YÖN ZARFLARI

       Yer -  Yön Zarfları

     -Fiilleri veya fiilimsileri yer yön bakımından
belirten sözcüklerdir. Fiile veya fiilimsiye
sorduğumuz “Nereye?” sorusuna aldığımız
cevaptır ancak yer yön zarfı daima yalın
halde bulunur. Eğer herhangi bir çekim eki
alırsa zarf olmaz isimleşir. ÖSYM
sorularında yer yön zarfından soru gelen
nokta budur. Buna çok ama çok dikkat
edelim.

 Örnekler

 -Oğlum hemen aşağı gelir misin?
(Nereye? Aşağı. Dikkat ederseniz aşağı
sözcüğü herhangi bir çekim almadığı
için yer yön zarfıdır. Ayrıca bu sözcük
cümlenin ögeleri açısından zarf tümleci
görevi görür.)

-Sakın aşağı bakma.

-Lütfen içeri gelin.

-Ben temizlik yapacağımda dışarı
çıkmalısın.

-Böyle davranmayı bırakmazsan yukarı
geleceğim.

-Hepiniz yan dönün.

-Oğlum hemen aşağıya gelir misin?
(Burada dikkat ederseniz yer yön
bildiren sözcük yönelme hali eki alarak
“aşağıya” olmuştur. Burada artık zarf
görevinde değil isim görevinde
kullanılmıştır. Ayrıca bu sözcük
cümlenin ögeleri açısından dolaylı
tümleç görevi görür.)

ZAMAN ZARFLARI

      Zaman Zarfları

    -Eylemi veya eylemsiyi zaman yönünden
bildiren sözcüklere zaman belirteci denir.

Eyleme veya eylemsiye sorduğumuz “Ne
zaman?” sorusuna cevap olarak aldığımız
sözcüklerdir.

       Örnekler

    - Bu davranışlarının sebebini seninle
akşam görüşeceğiz. (Ne zaman
görüşeceğiz? Akşam.)

-Yazları İstanbul’da geçiriyorum. (Ne
zamanları? Yazları.)

-Pazartesi günü deneme olacaksınız.
(Ne zaman? Pazartesi günü.)

-Sizin verdiğiniz ödevleri sabaha kadar
masa başından kalkmadan çözdüm.

-Gece başlayan yağmur sele neden
oldu. (Ne zaman başlayan? Gece.)

DURUM ZARFLARI

Durum Zarfları ( Hal Belirteci, Niteleme
Belirteci )

    -Fiillerin ve fiilimsileri durum yönünden
belirten sözcüklere durum zarfı veya durum
belirteci denir. Eyleme veya eylemsiye
sorduğumuz “Nasıl?” sorusuna cevap verir.

       Durum Zarfı Örnekleri

Verdiğim notlari hızla çözüyordu.
( Nasıl çözüyordu? Hızla. “Hızla”
sözcüğü durum zarfıdır.

Yozgat insorunları günden güne
büyüyordu. (Nasıl büyüyordu? Günden
güne. )

Hayvanlara kötü davranmayı alışkanlık
haline getirmişti. (Nasıl davranmayı?
Kötü davranmayı. “Kötü” sözcüğü
durum zarfıdır.

 Burada dikkat ederseniz
durum zarfı bir fiilimsiyi nitelemiştir.)
Gerçekten iyi konuştun. (Nasıl
konuştun? İyi.)
Ona böyle davranmamalısın.
Beşiktaş bu sezonu gerçekten kötü
geçirdi.
Onun tek istediği kahkahayla
gülebilmekti.
Biz içten sevmeye yemin etmiş
insanlarız.
Hepinizle birer birer konuşacağım.
Yemekleri üçer üçer dağıtalım.

5 Ocak 2016 Salı

ZARF (BELIRTEÇ)

          ZARF (BELİRTEÇ)

       -İsimlerin varlıkları ya da kavramları
karşıladığını, fiillerin ise hareketleri, oluşları
karşıladığını belirtmiştik. Varlıkların nasıl
belli nitelikleri varsa, fiillerin de belli
nitelikleri vardır. İsmin niteliğini bildiren
sözcüklere sıfat demiştik. Fiillerin niteliğini
bildiren sözcüklere de zarf diyoruz.

“Güzel bir evde oturmak istiyorum.”
cümlesinde “güzel” sözcüğü “ev” isminin
niteliğini bildiriyor, onun nasıl olduğunu
açıklıyor. Bu nedenle sözcük sıfat
görevindedir.
Aynı sözcük;
“Bu ev uzaktan daha güzel görünüyordu.”
cümlesinde “görünmek” fiilinin nasıl
olduğunu bildiriyor. İşte bu durumda “güzel”
sözü zarftır.
Kısaca zarflar fiillerle ilgili sözcüklerdir.
Bunun dışında, sıfatın, adlaşmış sıfatın veya
başka bir zarfın derecesini bildiren zarflar
da vardır.

SORU ZAMIRLERI

         Soru Zamirleri

      -İsimlerin yerlerine soru yoluyla geçen
sözcüklerdir. Bu sözcüklerin yerine, sorduğu
isimler getirilebilir.
“Bu çiçeği sana arkadaşından başka kim
getirir?”
cümlesinde altı çizili söz, çiçeği getiren
kişinin isminin yerine kullanılmıştır. Bu
kişinin ismini “kim” zamirinin yerine
koyabiliriz.

Evden ne aldın?

Nerede oturuyorsunuz?

Hangisi önce geldi?

Kaç kisi bizimle gelecek?

Zamirler, kendileri gibi ismin yerine geçen
adlaşmış sıfatlarla karıştırılmamalıdır.
Bunların ikisi de ismin yerine geçiyor. Ancak
zamirler isimlerin herhangi bir niteliğini
bildirmediği halde adlaşmış sıfatlar ismi
niteliğiyle beraber karşılar.
Bu kadın dün de gelmişti.
Yaşlı kadın dün de gelmişti.
Bu cümlelerde altı çizili sözlerin ikisi de
sıfattır. Birincisi işaret sıfatı, ikincisi ise
niteleme sıfatıdır. Bu sıfatların belirttiği
“kadın” isimleri cümleden çıkarılırsa,
“Bu gecen gun de gelmişti.”
“Yaşlı dün de gelmişti.”
şekline gelen cümlelerde altı çizili sözler
ismin yerine geçmişlerdir. Bu sözcüklerin
anlamlarına baktığımızda “bu” sözcüğünün,
yerine geçtiği ismin niteliğini bildirmediğini,
“yaşlı” sözcüğünün ise bildirdiğini
görüyoruz. Öyleyse birincisi zamir, ikincisi
adlaşmış sıfattır.

BELGISIZ ZAMIRLER

          Belgisiz Zamirler

         -İsimleri, tam olarak belli olmayan bir nicelik
yönünden belirten belgisiz sıfatlar, isimler
düşünce onları karşılar ve belgisiz zamir
olur.
“Bazı insanlar çalışkandır.” cümlesinde altı
çizili sıfat;
“Bazıları çalışkandır.” cümlesinde zamir
olur. Çünkü “insanlar” isminin yerine geçer.
Bunu birkaç örnekte daha gösterelim.
Birçok öğrenci bu konuyu bilmez.
sıfat
Birçoğu bu konuyu bilmez.
zamir
Hiçbir kalemi beğenmedim.
sıfat
Hiçbirini beğenmedim.
zamir

       -Birkaç adam parkta oturuyordu.
sıfat
Birkaçı parkta oturuyordu.
zamir
Sıfat olarak kullanılmayan belgisiz zamirler
de vardır:

   -Herkes senin burada olduğunu sanıyordu.

    -Kimse ben haber vermeden içeri girmesin.

    -Hepsi de çok ucuz fiyata satılmış.

Bu cümlelerdeki altı çizili sözcükler sadece
zamir olarak kullanılabilir.

İŞARET ZAMIRLERI

             İşaret Zamirleri

         -İsimleri, yerlerini işaret ederek karşılayan
zamirlerdir. Bunlar işaret sıfatının
zamirleşmesiyle oluşmuştur.
Bu geldi. Bunlar alındı.
Şu satıldı. Şunlar çağırdı.
O gidecek. Onlar beğenildi.
cümlelerinde altı çizili sözcükler işaret
zamirleridir. Burada üçüncü tekil şahıs için
kullanılan “o” zamiriyle, işaret zamiri olan
“o” zamirini karıştırmayalım. Şahıs zamirleri
sadece şahıslarda kullanılır.
“O, ders çalışıyor.” cümlesinde şahıs zamiri
olan “o” sözü “O, demirden yapılmış.”
cümlesinde insan olamayacağından işaret
zamiri olmuştur.
Ancak işaret zamirleri insanlar için de
kullanılabilir.
“Bu benim kardeşim, şu da onun arkadaşı.”
cümlesinde altı çizili zamirler işaret zamiri
oldukları halde şahıs isimlerinin yerlerine
geçmiş. Bu durumda “o” işaret zamirinin de
insanı karşılayacağı düşünülebilir.
Mesela:
sınıfta işaret ederek,
“Bu, tembel; şu, biraz çalışkan; o, sınıfın en
iyisi.”
dersek “o” işaret zamiridir. Çünkü “o” şahıs
zamiri sözü edilen kişinin yanımızda
olmadığı yani bizim onu görmediğimiz
durumlarda kullanılır.
Bunların dışında işaret bildiren başka
zamirler de vardır. Ancak bunların yapısı
biraz farklıdır.

Burası eskiden boştu.

Şurası sizin ev miydi?

Orası pek hoşuma gitmedi.

Buraları bize aitti.

Şuraları temizleyin.

Oraları unuttum bile ben.

cümlelerinde altı çizili sözcükler de işaret
zamirleridir. Bunların dışında,
“Bu kitap benim, öteki senin.”
cümlesindeki altı çizili zamir gibi daha
birkaç işaret zamiri de vardır

DÖNÜŞLÜLÜK ZAMIRI

               Dönüşlülük Zamiri

       -Bu zamir “kendi” sözcüğüdür. Şahıs
isimlerinin yerine geçebileceği gibi hayvan
isimlerinin ya da cansız varlıkların
isimlerinin yerine de geçebilir. Çoğu zaman
ek alarak kullanılır.
Kendim Kendimiz
Kendin Kendiniz
Kendi Kendileri

Bu sözcüklerdeki altı çizili ekler dönüşlülük
zamirinin hangi şahsı ifade ettiğini gösterir.
Dönüşlülük zamirinin en önemli özelliği,
diğer zamirlerle beraber kullanılabilmesidir.
Böyle durumlarda zamir, pekiştirme anlamı
taşır.
“Bu soruyu ben kendim çözdüm.”
cümlesinde hem “ben” hem “kendim”
zamirleri kullanılmış; böylece “ben”
zamirinin anlamı kuvvetlenmiş.

ŞAHIS (KİŞI) ZAMIRLERI

      Şahıs (kişi) Zamirleri

     Şahıs isimlerinin yerine geçen zamirlerdir.
Dilimizde altı şahıs olduğuna göre altı tane
şahıs zamiri var demektir.

Ben biliyorum.

Sen biliyorsun.

O biliyor.

Biz biliyoruz

Siz biliyorsunuz.

Onlar biliyorlar.

ZAMIR (ADIL)

       ZAMİR (ADIL)

       İsim olmadıkları halde isim gibi kullanılan
bu sözcüklere zamir diyoruz. Cümle içinde
zamirin karşıladığı isim ya da söz öbeği
bilinmiyorsa, cümle belirsiz bir anlam taşır.
Zamirler değişik bölümlere ayrılır. Bunları
şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Şahıs zamirleri

2. Dönüşlülük zamiri

3. İşaret zamirleri

4. Belgisiz zamirler

5. Soru zamirleri

BELIRTME SIFATLARI

       Belirtme sıfatları

       Varlıkların diğer varlıklarla ilgileri
sonucunda aldığı özellikleri belirten
sıfatlardır. Kendi arasında dört gruba ayrılır.

      -İşaret Sıfatı: Varlıkların bulunduğu yerleri
gösteren sıfatlardır. Söyleyen kişinin,
sözünü ettiği nesneye uzaklığına göre
değişir.
“Bu evi biz aldık.” cümlesinde evin yakın
olduğu;
“Şu evi biz aldık.” cümlesinde biraz uzak;
“O evi biz aldık.” cümlesinde çok uzak ya
da, sözü edilen bir evin olduğu anlaşılır. Bu
cümlelerde altı çizili sözcükler işaret
sıfatıdır. Bu tür sıfatlar isme “hangi”
sorusunun sorulmasıyla bulunur. “Hangi
ev?”, “ “Bu ev” gibi…
Bazı işaret sıfatları ise yer bildirir. Bunlar
çoğu zaman “-ki” ekini alarak kullanılır.
Buradaki evi biz aldık.
Şuradaki evi biz aldık.
Oradaki evi biz aldık.
cümlelerinde bulunan altı çizili sözcükler
yer bildiren işaret sıfatlarıdır. Bunların
dışında; öteki sokak, beriki ağaç gibi yer
bildiren sıfatlar da vardır.

       -Sayı Sıfatları : İsimlerin sayısal özelliklerini
bildiren sıfatlardır. Birkaç türü vardır.
Sınıfta yedi öğrenci vardı.
Asıl sayı
sıfatı
Yedinci öğrenci gelsin.
Sıra sayı
sıfatı
Yedişer kişi geldi.
Üleştirme
sayı sıfatı
Yedi de bir ihtimal var.
Kesir sayı
sıfatı
Çeyrek ekmek aldı.
Kesir sayı
sıfatı
Bunların dışında bazı kaynakların topluluk
sayı sıfatı diye adlandırdığı, ikiz çocuk gibi
sıfatlar da vardır.

        -Belgisiz Sıfat : İsimlerin nicelik yönüyle
belirsizliklerini ifade eden sıfatlardır.
Bazı konularda bilgisi yoktur.
Birtakım yanlış fikirleri vardı.
Hiçbir öğrenci gelmemişti.
Bütün kitapları aldı.
Her yer tertemizdi.
Bir gün bu iyiliğinizi ödeyeceğim.
cümlelerinde altı çizili sözcükler belgisiz
sıfatlardır. İsimleri sayıca az çok belli
etmişler ancak tam bir özellik
bildirmemişlerdir.
Soru Sıfatı : İsimlerin niteliğini, herhangi bir
özelliğini soran sıfatlardır. Bu sözcüklerin
yerine konan sözcükler de sıfattır.
Nasıl filmleri seversin?
Kaçar lira ayırmamız gerekiyor?
Hangi soruyu çözemedi?

        -Adlaşmış Sıfat
Bazen kişinin tam olarak bilinmediği ya da
niteliğinin vurgulanmak istendiği durumlarda
isim söylenmeyip sıfat, ismin yerine
geçirilebilir. Bu tür sözcüklere adlaşmış
sıfat denir. Adlaşmış sıfatlar niteleme
sıfatlarıyla yapılır.
“Korkak insanların kendine güveni yoktur.”
cümlesinde niteleme sıfatı olan “Korkak”
sözcüğü,
“Korkakların kendine güveni yoktur.”
cümlesinde “insanlar” isminin düşmesiyle
adlaşmış sıfat olmuştur.
Adlaşmış sıfat olan sözcükten sonra bir isim
gelirse, anlam karışıklığını önlemek için iki
sözcük arasına virgül (,) konur.
İhtiyar, adamlara şöyle bir baktı.
İhtiyar adamlara şöyle bir baktı.
Not : Sıfatla, onun nitelediği isim arasına
hiçbir noktalama işareti konmaz.

NITELEME SIFATLARI

       Niteleme sıfatları

        Varlıkların yapısal özelliklerini ortaya koyan
sıfatlardır. Bunlar varlığın nasıl olduğunu
bildirir ve isme sorulan “nasıl” sorusuna
cevap vermektedir.

“Kurumuş yapraklar yere döküldü.”
cümlesindeki altı çizili sözcükte yaprağın
nasıl olduğunu yani niteliğini bildiriyor. İsme
“Nasıl yapraklar?” diye sorarsak cevap
olarak “kurumuş” sözünün geldiğini görürüz.

SIFAT (ÖNAD)

       SIFAT (ÖNAD)

        İsimleri niteleyen ya da belirten
sözcüklere denir.
Sıfatlar ancak varlıklarla ortaya çıkmaktadir.
Bu
nedenle tek başlarına kullanılamaz. Sıfat
olarak kullanılan çoğu sözcük bazen bir
kavramın karşılığıdır.
      Mesela “mavi”, bir
renk ismidir, “iki”, bir sayı ismidir. Ancak bu
sözcükler isimlerin özelliklerini bildirecek
duruma gelirse sıfat olur. Yani;
“Mavi gözlerine bayıldım.” cümlesinde
“mavi” göz isminin rengini bildirdiğinden
sıfattır. Ya da “iki” sözü; “İki kalemi vardı.”
cümlesinde kalemlerin sayısını
bildirdiğinden sıfat olmuştur.
Ancak sıfatın mutlaka isimden önce gelmesi
gerekmez. Bazen bir ismin niteliğini
bildirmesine rağmen isimden önce
gelmediği de olur.
“Elinde güzel bir çiçek vardı.” cümlesinde
“güzel” sözü isimden önce gelerek onun
sıfatı olmuş. Biz aynı cümleyi;
“Elindeki çiçek güzeldi.” diye de
söyleyebiliriz. Bu durumda “güzel” sözü
yine çiçeğin bir niteliğini bildirir. Öyleyse
yine sıfat görevindedir.
Bu genel bilgilerden sonra, şimdi de
sıfatların çeşitlerini görelim.

KARŞILADIGI VARLIĞIN SAYISINA GÖRE

       Karşıladığı Varlığın Sayısına Göre:

      a. Tekil İsim : Sayıca tek bir varlığı
karşılayan isimlerdir: Kalem, silgi, ev ucak kalem defter…

b. Çoğul İsim : Sayıca birden çok varlığı
karşılayan isimlerdir. İsimlere (-ler, -lar) eki
getirilerek yapılır: Ağaçlar, evler, kitaplar saatler halilar telefonlar...

c. Topluluk İsmi : Çoğul eki almadan birçok
varlığı karşılayan isimlerdir: Toplum, halk,
millet, ordu, bölük, sürü…
Topluluk isimleri de çoğul eki alabilir. Bu
durumda grupların çoğulu bildirilmiş olur.
Örneğin “Dünya milletlerinin yakınlaşması
gerekir.” derken kendi içinde bir grup
oluşturan “millet” sözüyle birden fazla grup
anlatılmış olur.
İsimleri ayrıca somut ve soyut oluşlarına
göre de gruplandırabiliriz. Ancak daha önce
soyut, somut anlamı açıkladığımızdan,
burada ayrıca üzerinde durmayacağız.
Somut anlamlı olan “masa” sözcüğünün
somut; soyut anlamlı olan “neşe”
sözcüğünün soyut isim olduğunu bilmeliyiz.

İSIM SOYLU SÖZCUKLER-İSIM (AD)

           İSİM SOYLU SÖZCÜKLER

İSİM (AD)

          Varlıkları, kavramları karşılayan
sözcüklerdir. İsimlerle, karşıladıkları kavram
ve nesneler arasında çok sıkı bir ilgi vardır.
Bunlar daima birbirlerini çağrıştırır. Örneğin
“kitap” sözü aklımızda hemen varlık olarak
“kitap” nesnesini getirir. Ya da bir
kitabı gördüğümüzde zihnimize hemen onu
karşılayan isim gelir. Kavramlar için ise bu
kadar belirgin bir ilişkinin varlığını
söyleyemeyiz.
 Mesela “dert” dendiğinde
aklımızda bir nesne canlanmaz; ancak
bunun insanı sıkıntıya sokan bir durum
olduğu zihnimizde belirir.
İsim değişik yönlerden incelenir.

      Varlıklara Verilişlerine Göre:

       a. Cins İsmi : Aynı türden varlıkları
karşılayan isimlerdir. Bu varlıkların
benzerleri etrafta çoktur: ağaç, top, kitap vs.
b. Özel İsim : Tek olan, tam bir benzeri
bulunmayan varlıkları karşılayan isimlerdir.
Yer adları (Samsun, Uludağ…)
Kişi adları (Ahmet, Mustafa…)
Ülke adları (Pakistan, Şili)
Kitap, dergi, gazete adları (Yaban, Tanin…)
Kurum adları (Marmara Üniversitesi, Kızılay)
Dil adları (Türkçe, İngilizce…)
Din ve mezhep adları (İslamiyet, Ortodoks…)
Hayvanlara verilen adlar (Boncuk, Tekir…)
Bir isim, her zaman cins ismi olmayacağı
gibi her zaman özel isim de olmaz.
“Mevsimlerden baharı severim.” derken
“bahar” cins ismidir. Ancak;
“Bugün Bahar sınıfta yoktu.” cümlesinde bu
isim bir kişi adı olmuş ve özel isim haline
gelmiş. Elbette bunun tersi de olabilir.
“Uzaydan Dünya’nın resmini çekmişler.”
cümlesinde “Dünya” özel bir isimdir. Çünkü
bir gezegeni karşılar. Ancak;
“Dün, seni, dünyayı dolaştım, bulamadım.”
cümlesinde “dünya” çok yer gezmek
anlamında mecaz bir anlama gelmiş ve cins
ismi olmuştur.
Not : Özel isimlerin baş harfleri daima
büyük harfle yazılır.
Karşıladığı Varlığın Sayısına Göre:

a. Tekil İsim : Sayıca tek bir varlığı
karşılayan isimlerdir: Kalem, silgi, ev…

b. Çoğul İsim : Sayıca birden çok varlığı
karşılayan isimlerdir. İsimlere (-ler, -lar) eki
getirilerek yapılır: Ağaçlar, evler, kitaplar.

c. Topluluk İsmi : Çoğul eki almadan birçok
varlığı karşılayan isimlerdir: Toplum, halk,
millet, ordu, bölük, sürü…
Topluluk isimleri de çoğul eki alabilir. Bu
durumda grupların çoğulu bildirilmiş olur.

Örneğin “Dünya milletlerinin yakınlaşması
gerekir.” derken kendi içinde bir grup
oluşturan “millet” sözüyle birden fazla grup
anlatılmış olur.
İsimleri ayrıca somut ve soyut oluşlarına
göre de gruplandırabiliriz. Ancak daha önce
soyut, somut anlamı açıkladığımızdan,
burada ayrıca üzerinde durmayacağız.
Somut anlamlı olan “masa” sözcüğünün
somut; soyut anlamlı olan “neşe”
sözcüğünün soyut isim olduğunu bilmeliyiz

3 Ocak 2016 Pazar

ANA DÜŞÜNCE

          Ana Düşünce

         Paragrafta, yazarın okuyucuya vermek
istediği mesaj anlam yazıyı yazma amacı ana
düşünceyi verir. Paragrafa sorulan “Yazarın
vermek istediği mesaj nedir, yazar niçin
anlatıyor?” sorularının geneldeki cevabidir.Bir
paragrafın ana düşüncesi o paragrafın yazılış
amacını bilinir.
Ana düşünce paragrafın bütününü kapsayan
bir nitelik gösterir. Paragrafta “böylece, o
halde, bana göre, kanımca, ama, fakat, oysa,
önemli olan…” gibi ifadeler okuru, ana
düşünceye götürür
Ana düşünce, paragrafın içinde bir cümle
halinde bulunabileceği gibi, paragrafın
genelinden de yorumla çıkarılabilir. Bu
bilgiler doğrultusunda örnek paragrafın ana
düşüncesini “Sanat yapıtı, sanatçının içinde
bulunduğu toplumdan bağımsız değildir,”
şeklinde ifade edebiliriz.

Örnek 1:
Genel anlamda insan düşüncesinin ürettiği
değerlerin tümünü iki ana kümeye
ayirilir. Bunlardan ilki maddi kültürdür.
Maddi kültür, İnsanoğlunun doğaya egemen
olmak için yaptığı tüm araç ve gereçler ile
bunları kullanma bilgisidir, ikincisi ise yaşamı
düzenlemek, zenginleştirmek, korumak için
konulmuş kurallar dizgesi olan manevi
kültürdür. Bu iki kültür, birbirinden
ayrılmamalıdır. Böyle bir yaklaşım, kültürü
daha anlamlı ve yararlı kılar.
Bu parçada kültürle ilgili olarak vurgulanmak
istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir bütün olarak ele alınması gerektiği
B) Kişiden kişiye değişen boyutlarının olduğu
C) Toplumsal değerlerin önemli bir yer
tuttuğu
D) Kişiliklerin oluşumunda etkili olduğu
E) Toplumsal yaşayışı belirlediği
(2000 – ÖSS)

Çözüm:
Parçada, kültürün maddi ve manevi kültür
olmak üzere iki ana kümeye ayrıldığı ve bu
ikisinin birbirinden ayrılmaması gerektiği
anlatılmaktadır. Dolayısıyla parçada, kültürün
“Bil bütün olarak ele alınması gerektiği”
vurgulanmaktadır.
Cevap A

Örnek 2:
Sanatın amacı, kişinin düşüncesini,
duyarlığını geliştirmek; ona, dünyaya ve
insanlara insanca bakma, sezme, kavrama
gücü kazandırmaktır. Sanat ürünlerine ilgi
duymayan, hayali işlemeyen, başkalarının
acılarına, dertlerine ortak olmayan bir bilim
adamı, bir yargıç, bir yönetici düşünelim; ne
yararı olur bunların toplumlarına, insanlığa?
İnsanın, insan sevgisiyle yoğrulmadığı
toplumlarda bütün yönleriyle ilkellik egemen
olmaz mı?
Yukarıdaki parça için en uygun başlık
aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Sanat ve Düş Gücü
B) Sanat ve İnsan
C) Sanat ve Yaratıcılık
D) Sanatın Gelişimi
E) Sanatın Doğuşu
(1988-ÖSS) 

BAŞLIK

         Başlık

       Paragrafın konusunun bir ya da birkaç
sözcükle ifade edilmesine denir. Dolayısıyla
başlığın bulunabilmesi için öncelikle konunun
belirlenmesi gerekmektedir. Herhangi bir yapitin.
“Sanat Yapıtı ve Toplum” olduğunu
söyleyebiliriz. Bu bir örnektir

KONU

        Konu

        Konu, paragrafta yazarın, üzerinde en çok
durduğu kavram ya da kavramlardır. Bu
kavramlar, bir durum, olay, sorun, duygu,
düşünce, sezgi… ile ilgili olabilir. Yani konu
olarak her şey paragrafa girebilmektedir.

      Konu, paragrafa sorulan “Yazar ne anlatıyor,
neden söz ediyor?” sorularının cevabıdır genellikle.
Bunu, paragrafta en çok neden söz
ediliyorsa, paragrafın konusu odur, şeklinde
ifade edebiliriz.

Bir çiçek, açtığı bahçeyle bir bütündür. Bunun
gibi, sanatçının ortaya koyduğu yapıt da
oluşturulduğu toplumdan ayrı düşünülemez.
Sanatçı, toplumdan yararlanır Çiçeğin; bahçenin
suyundan, toprağından beslendiği gibi.
Sanatçının yapıtı da içinde bulunduğu toplumun
sevinçlerinden, acılarından, bütün
yaşantısından beslenin Bu, sanatta olağan bir
durumdur.
Bu paragrafta, sanatçının, yapıtını
oluştururken toplumdan yararlandığından söz
edilmektedir. O halde parçanın konusunu
“Sanatçının, yapıtını oluştururken, içinde
yaşadığı toplumdan bağımsız olmadığı”
biçiminde belirtebiliriz.

KAVRAM

           Kavram

          Kavram, nesnelerin ya da olayların ortak
özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad
altında toplayan genel tasarımdır .[1]
Kavramlar, soyuttur ve gerçek dünyada
yoktur. Benzer olan fikirleri, insanları,
olayları vs gruplandırmak için kullanılan
bir sınıflamadır. Kavram yanılgıları ise
daha çok kişisel deneyimler sonucu
oluşmuş, bilimsel gerçeklere ve
düşüncelere aykırı, anlamlı öğrenmeyi
engelleyici bilgilerdir.
Kavram klasik mantıkta oldukça önemlidir.
Kavramlar dille ifade edilirse buna terim
adı verilmektedir. Başka bir deyişle kavramlar
nesnelerin soyut tasavvurları iken, bu
tasavvurların dildeki karşılıkları ise terim
olarak adlandırılır. Kavramlar işaretlerle
ifade edilmektedir. Bu işaretler sözlü veya
sözsüz olabilirler. Bu işaretleri islam
mantıkçıları "delalet" adıyla nitelemişler
ve delaletleri tabii , akli ve vaazi delaletler
olarak üç gruba ayırmışlardır. Her bir grup
da sözlü veya sözsüz işaretler taşıyabilir
ve böylece delaletler 6 gruba ayrılmış
olur. İşte mantığı ilgilendiren sadece sözlü
olan delaletlerdir.

ATASÖZLERI

         ATASÖZLERI

        Çok önceleri söylenmiş, dilden dile, kuşaktan
kuşağa aktarılarak günümüze kadar ulaşmış,
atalarımızın hayat tecrübelerini yansıtan,
millletin ortak malı hâline gelmiş olan, öğüt
veya sözlere denilmeltedir.

        Atasözler
Kalıplaşmış sözlerdir. Bütün atasözleri belli
bir kalıp içinde ve belli sözcüklerle
oluşturulmuştur. Deyimlerde olduğu gibi
sözcüklerin yerleri değiştirilemez.
Örnek:
– “Dost kara günde belli olur. ” atasözünde
bulunan “kara” sözcüğünün yerine aynı
anlama gelen “siyah” sözcüğünü getiremeyiz.
Sözcüklerin yerlerini değiştirip “Kara günde
dost belli olur.” da diyemeyiz.
Atasözlerinin hepsi tamamlanmış bir yargı
bildirir. Bu nedenle atasözleri cümle değeri
taşır.

Örnek:
– Dağ başından duman eksik olmaz.
– Meyveli ağacı taşlarlar.
Atasözleri birden fazla cümle şeklinde de
olabilir.

Örnek:
– Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.
– Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde
yatma yel alır.
Atasözleri toplumun geneline söylenmiş ve
bütün zamanlarda geçerli olan ders verici
sözlerdir.

DEYIMLER

          Deyimler

        Bir olayı, bir durumu, bir kavramı daha
etkileyici anlatmak için en az iki sözcüğün
bir araya gelmesiyle oluşan ve çoğu zaman
gerçek anlamdan uzaklaşıp kendine özgü
anlam kazanan kelime
gruplarına deyim adi verilir.

-Deyimler, hem yazılarımıza hem de
konuşmalarımıza derinlik katar.
Anlattıklarımızı ilgi çekici hâle getirmektedir.Birkaç
cümleyle anlatabileceğimiz bir durumu iki üç
sözcükten oluşan bir deyimle anlatabiliriz.
Böylece kısa ve özlü anlatım sağlamış
oluruz.

Örnek
sırt: Boyundan bele kadarki bölüm
yer: Bir şeyin kapladığı boşluk, mekan.
gelmek: ulaşmak, varmak.
» Sırtı yere gelmemek: Güçlü olmak,
sarsılmamak, yerinden düşürülememek.

Deyimlerin Özellikleri
1. Deyimler kalıplaşmış sözcüklerdir.
Deyimlerde bulunan sözcüklerin yerine eş
anlamlıları bile getirilemez. Sözcüklerin
yerleri değiştirilemez. Bu şekilde bir
kullanım anlatım bozukluğuna yol açar.
Örnek
» Sürahiden boşalırcasına yağmak (Yanlış)
» Bardaktan boşalırcasına yağmak (Doğru)
» Suratından düşen bin parça (Yanlış)
» Yüzünden düşen bin parça (Doğru)

2. Deyimler şahsa ve zamana göre
çekimlenebilir.
Örnek
» Ödevimi yapınca öğretmenin gözüne
girdim. (Ben)
» Ödevimizi yapınca öğretmenin gözüne
girdik. (Biz)

3. Deyimler genellikle mecaz anlamlıdır.
Örnek
» “ Kök söktürmek ” deyimi “bir bitkinin
kökünü çıkarttırmak” değil, “güçlük
çıkarmak, uğraştırmak” anlamındadır.
» “ Hapı yutmak” deyimi “ilaç içmek” değil,
“kötü duruma düşmek” anlamındadır.

4. Bazı deyimlerin gerçek anlamları da
vardır.
Örnek
» Sır saklamak: Sırrı açıklamamak
» El sürmemek: Değmemek, dokunmamak

5. Deyimler bir kavramı ya da bir durumu
anlatmak için kullanılır. Ders verme amacı
taşımaz.
Örnek
» “ Burun kıvırmak ” deyimi, beğenmeyip
küçümsemek anlamını içermektedir.
Herhangi bir ders verme amacı
taşımamaktadır.

6. Deyimler sözcük grubu ya da cümle
şeklinde bulunabilir.
Örnek
» Ağzı kulaklarına varmak (sözcük grubu)
» İğne atsan yere düşmez (cümle)
» İçi içine sığmamak (sözcük grubu)
» Ne tadı var ne tuzu (cümle)

Aynı ya da Yakın Anlamlı Cümleler

        Aynı ya da Yakın Anlamlı Cümleler

      Bu konu başlığımızla ilgili olarak, bize
sorulan sorularda farklı sayıdaki cümlelerin
ifade ettiği, içerdiği anlamın benzeri veya
hemen hemen aynısı istenir.
"Yüreğim ağzıma geldi." cümlesiyle "Çok
korktum." cümlesi aynı anlama gelir.
Sevgi sadakatle taçlaşmadıkça ömrü kızgın
çöllerdeki bir damla yaş kadardır.
Sadakatin olmadığı bir sevgi uzun ömürlü
olamaz.    

Bu gibi cumleler ayni anlama gelmektedir arkadaşlar.

CÜMLE OLUŞTURMA

                Cümle Oluşturma

         A)Karışık Olarak Verilen Sözcüklerle Cümle
Kurma

         Bu tür sorularda bir cümleyi oluşturan
sözcükler karışık olarak verilir. Daha sonra
bu sözcüklerle anlamlı veya kurallı bir cümle
oluşturulması , veya sözcüğün sırası
sorulur.
-Önemli: Bu tip sorularda ilk işimiz; önce
yüklem i bularak cümlenin sonuna getirmek
sonra da sırasıyla özne nin bulunması ve
tümleçler in önem ve görevlerine göre
cümlede uygun yerlere konmasıdır.

          B) Karışık Olarak Verilen Cümle
Parçacıklarının Sıraya Konması
Bu tür sorularda cümleyi oluşturan
tamlamalar ya da cümlecikler karışık halde
verilir. Bizden istenen bu parçacıkları anlamlı
ve kurallı bir cümle durumuna getirmektir.
Şıklardan hareket ederek, yargı bildiren
(yüklem) kelime grubunu sona yerleştirip
sıralama yapabiliriz.

        C) Eksik Cümlenin Tamamlanması
Bu konuyla ilgili sorularda, boş bırakılan
yerlerin cümlenin anlamı ve yapısına göre
uygun kelimelerle tamamlanması
istenir. Böyle sorularda yapacağımız
ilk iş, seçeneklerdeki sözcüklerin, cümledeki
boşlukları en anlamlı ve kurallı şekilde
tamamlanmasına dikkat etmektir. Bunun için
de cümlede boş bırakılan yerlere söz dizimi
kuralına uygunluk gösteren sözcükler
konulmalıdır. Kelimelerin çekim durumlarına,
tamlamaları parçalamamaya, kelimenin
anlam özelliğine dikkat edilmelidir ki cümle
en anlamlı ve kurallı bir yapı kazansın.